Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sultan Abdülaziz zamanından beri Genç Osmanlılar'ın, Sultan II. Abdülhamid döneminden itibaren ise İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Jön Türk'lerin tek dertleri şuydu; "Devleti kurtarmak ve Osmanlı'yı eski kudretli günlerine eriştirmek..."
Şeyh Şâmil'in Vefatı 1
Sağlığı gittikçe bozulan Şâmil, Sultan Abdulaziz'e yazdığı mektupla, Rusya'da rehin bulunan büyük oğlu Gazi Muhammed'i bir an evvel dünya gözleriyle son defa görmesine müsaade etmesi için Çar İkinci Aleksander nezdinde girişimde bulunmasını istedi. Sultan Abdulaziz, yaptığı görüşmeler neticesinde İmam'ın bu son arzusunu yerine getirmeye muvaffak oldu.
Reklam
İmam'ın Kaşgari dergâhında ağırlanmasının bir sebebi vardır. Zira hocası Mevlâna Halid Hazretlerinin tasarrufu bu ocakta tütmektedir. Şeyh Şamil, vefat eden yakınlarını bu dergâhtan Karacaahmet'e uğurlar. Karacaahmet Kabristanı'ndaki Şeyh Şamil aile kabristanı, o çileli yılların İstanbul'daki hatırasıdır. Bu dergâhta kaldığı sürece her gün Eyüp Sultan hazretlerini ziyaret eder. Her gün Karyağdı yokuşunu iner çıkar. 15 Ocak 1870'te Sultan Abdülaziz'e bir veda ziyaretinde bulunup 25 Ocak'ta İstanbul'dan ayrılan Şeyh Şamil, hac görevini ifa etmek üzere Mekke'ye doğru yola çıktı.
15 Ağustos 1869'da Sultan Abdülaziz tarafından Dolmabahçe Sarayı'nda kabul edildi, 7 ay kendisine ayrılan mekânda oturdu. Sultan Abdülaziz, Şeyh Şamil'e ve aile fertlerine maaş bağlattı. Hac farizasını yerine getirdikten sonra İstanbul'a dönmesi beklendiği için Zarif Paşa Konağı kendisine tahsis edildi.
Sultan Abdülaziz Fransa’ya ilk gittiğinde gâvur bir memlekete ayak basmam dediği için , bu sebeple basmamak adına ayakkabılarının içine Osmanlı toprağı ile doldurulmuş bir tabanlık yaptırdığı söyleniyor …
Sultan Abdülaziz devrindeki Fransızkârî ıslahat ve bu ıslahat timsali olan Mekteb-i Sultanî, hep bu sistemin “a la mode” olduğu zamanlar meyveleridir.
Reklam
SIKINTIDAN KURTARMAK Sultan Abdülaziz Han. kendisinden umduğu başarıyı gösteremeyen sadrazam Ahmed Esad Paşa'yı görevden almaya karar vermişti. Mabeyn Başkatibi Atif Bey'i mühr-i hümáyúnun alınması için görevlendirdi. Atıf Bey, paşanın evine zaman zaman gidip gelenlerden olduğu için, padişah iradesinin uygulanması hususunda zor durumda kalmıştı. Ancak, ne olursa olsun padişahın emrini yerine getirmek lazımdı. Akşam yemeğinden sonra kalkıp, sadrazamın Beşiktaş/Ihlamur'daki konağına gitti. Esad Paşa, Atıf Bey'in her zamanki gibi ziyaretine geldiğini düşünerek hal hatır sordu. Muhabbete koyuldular. Sadrazam, ahvalin zorluğundan sözü, bu vazifeyi yaparken çok sıkıntı çektiğine getirdi. Mühr-i hümâyûnu ne şekilde geri isteyeceğini düşünüp duran Atıf Bey, sadrazamın bu sözünü fırsat bildi: "İşte, şevketli efendimiz de zatınızı bu zorluktan kurtarmak için, sizden mühr-i hümâyûnun alınmasına bendenizi memur kıldı." dedi. Esad Paşa biraz bozuldu ama mührü çıkarıp teslim etti.
Tehdidini savurdu. Cevher Ağa ile beraber başmabeynci ve başkâtip bu haberi Abdülâziz'e götürmek için saraya vardılar. Abdülâziz halini düşünüyor ve buhran içinde elim dakikalar geçiriyordu. Arada: - Beni Sultan Selim'e döndürdüler! Ben kimseye ne ettim? diyerek zihninden geçenleri yanındakilere ifham eyliyordu. Sonra Pertevniyal Sultana hitaben: - Validem! Bu işi kim etti bana, bilir misin? Diye sual etti. Validesi de: - Avni Paşa etti! Cevabını verdi. Sultan Aziz: - Yalnız Avni Paşa etmedi! Hoşunduk Koca Rüştü Paşa, hoşunduk Ahmet Paşa... Dedi ve ağlamağa başladı.
Enver Paşanın odasına girdiğim zaman ayağa kalkıp beni karşıladı, sonra oturduk. Paşa “Bu da neyin nesi? Bizler tah­tadan adam imal edelim de kendi elemanlarımız arasına ka­talım diye uğraşıyoruz ama Hicazlılar jandarma komutanı ve defterdara yaptıkları gibi güvenlik güçleri mensuplarını öldü­rüyorlar. Ama Allah’a şükür ki kriz aşıldı. Şimdi sizden rica­mız, devletin kendisine güveni hakkında babanızın aklına ta­kılan bütün şüpheleri bertaraf etmek için çalışmanızdır. Ken­disine güvenimiz sonsuzdur” dedi. Kendisine şu cevabı verdim: “Bunlar nasıl sözler? Siz ‘Kahraman-ı hürriyet’ ünvanını ta­şıdığınız halde, sizin yanınıza gelene kadar birçok yere girip çıkmam gerekti. Benden ziyaretçi kartı ve kimlik bile istediler. Daha yakın geçmişte herkes sizi o kadar severken, şimdi bu uy­ gulamalar kamuoyunun sizden memnun olmadığını gösterir. “Ayrıca bekleme odasında Şeyh Abdülaziz Çâviş’le karşı­laştım. Şu anda sayın Nazırdan duyduğuma benzer sözlerle beni eleştirmeye kalktı. Abdülaziz Çâviş haddini aşıp devletle Şerif arasında aracı olmayı bile teklif etti. Oysa Şerif ile Osmanlı sultanları arasında, Ebû Nümey ve Sultan Selim zama­nından beri dostluk hâkimdir. Eğer işler bu kadar tersine dön­düyse, istediklerinizin gerçekleşmesine zaten imkân yoktur.
"...Elimde silahlandırdığım askerler bana karşı ayaklandı!" şehit Sultan Abdülaziz Han
Sayfa 47 - EşikKitabı okudu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.