Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atalarımızın bir hassasiyeti de kendilerini hep buraların hadimi olarak görmeleridir. Bir yere hâkimlik değil de, hadimlik yani hizmetçilik yapan hiç oraya hakimiyet sembolü olan bayrağını asar mı? Osmanlılar da öyle yapmış ve Yavuz Sultân Selim'den Sultân Abdülaziz'e kadar Mekke ve Medine' de kale burçlarına hiçbir zaman herhangi bir bayrak ya da sancak asmamışlardır. Çünkü buralar peygamber memleketidir.
Sultan Abdülmecit Süveyş Kanalı için yapılan antlaşmada Port Said liman kentine fener olarak oldukça büyük bir heykel koyulması şartını yazdırır. Bu dev heykeli Frederic Auguste Bartholdi yapacaktır. Heykeltıraş heykele başlar ama ölen Abdülmecit’in yerine geçen Sultan Abdülaziz parasızlıktan sanatçının parasını ödeyemez. Heykel yarım kalır. Amerika ve Fransa’nın yakınlaştığı bu dönemde Fransızlar, Amerika’ya bir heykel armağan etmeye karar verirler. Heykel siparişi Bartholdi’ye verilince sanatçı kolları yeniden sıvar ve Türklerin Akdeniz’e koymayı düşündüğü heykeli bitirerek Özgürlük Anıtı’nı Amerikalılara teslim eder.
Reklam
1854 yılında, Kızıldeniz ile Akdeniz’i birbirine bağlayan Süveyş Kanalı projesi, Mısır Hıdivi Sait Paşa tarafından, dönemin padişahı Sultan Abdülmecit’e sunulur. Kanalın mühendisi Ferdinand de Lesseps’le yapılan anlaşmanın bir maddesinde, kanalın Akdeniz’e açılan sahillerinde bulunan “Port Said” liman kentine, fener olarak oldukça büyük bir heykel
Tarihten ilginç bilgiler
"Fransa İmparatoriçesi, bir hafta süren ziyaretini bitirip, Mısır'a gitti. Sultan Abdülaziz'in güzel misafiri İstanbul'dan ayrıldıktan sonra Beylerbeyi Sarayı'na koşup, Eugenie'nin yattığı yatağa uzanarak sessiz sessiz ağladığı rivayet edilir."
Sayfa 266 - Yeditepe YayıneviKitabı okudu
"Sultan Abdülaziz'in yanında götüreceği tüm ayakkabılarının tabanları söküldü ve taban ile deri kısım arasına İstanbul toprağı döşendi.Böylece sultan her gittiği yerde Osmanlı toprağına basacaktı," dedi Osman Hamdi
Sayfa 140 - İnkılap KitabeviKitabı okudu
Unutma! Üşüyorum... ve bir tek sana güveniyorum. Çünkü sen artık tarihini biliyorsun. Sultan Abdülaziz'i öldürenleri, ailesini zelil edenleri... Sultanımız Abdülhamit'i yalnız bırakanları, yalnızlığa terk edenleri... Biliyorsun, değil mi? İşte bu yüzden artık yerinde durmayacaksın, Beyaz Adam'a baş kaldıracaksın ve Yeter artık! deyip şu dağı tırmanacaksın Unutma! Çok az vaktimiz kaldı, Rüzgarlı Vadinin Sakinleri'nde fırtına başlıyor, güneş batmak üzere... ve ben üşüyorum... İnan sevgili kardeşim, çok üşüyorum... (MUHSİN BAŞKANIN SON SÖZLERİ)
Reklam
Ömer Bin Abdülaziz’in değeri ölçülemeyen bir taşlı yüzüğü vardı. Gece bakılsa gün ışığından yapılmış bir inci sanılırdı. Bir yaz kuraklık baş gösterdi. İnsanların dolunaya benzeyen yüzleri hilale dönüştü. Halife, halkının acılı durumunu görünce üzüldü. Kendisinin rahat içinde oluşunu fazla görmeye başladı.Yönetimlerinin ağzında zehir bulunan bir padişahın boğazından tatlı su geçebilir mi? Halife Ömer bin Abdülaziz garip ve öksüzlere acıdı. Yüzüğünü satarak yoksullara dağıttı. Duyanlar; " Bu denli bir şey bir daha ele geçmez, neden sattın?” dediler. Ömer ağladı ve gözyaşları solgun yanağından süzülürken; " yoksullukla kıvranan bir halkın halifesine süs arzusu yakışır mı?" dedi: "Taşsız bir yüzük taksam da olur, fakat halkımin çaresiz ve yoksul oluşuna dayanamam." İnsanların mutluluğuna kendi rahatına tercih edenlere ne mutlu...Vicdanlı olanlar öteki insanları üzerek eğlenmezler. Sultan tahtında rahat uyursa yoksul rahatsız demektir. Padişahın geceleri uyanık geçirmesi halkın rahat uyuması anlamına gelir.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.