Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Din ve devlet güvenliği" bahanesi bir yana sadece keyfiliğe dayalı olarak sultanlarımızın başvurdukları adaletsizliklerin tarihte bir eşi pek yoktur. IV. Murad'ın, uzun süre en yakın adamı olarak yanında bulundurduğu Abaza Mehmed Paşa'yı ve az sonra çok sevdiği Şair Nefi'yi ipe çektirtmesi (ki tarihçiler "izahı güç" bir hareket olarak tanımlarlar) ya da IV. Murad'dan sonra tahta çıkan Sultan İbrahim'in, Kara Mustafa Paşa gibi dürüst ve dirayetli bir veziri, sırf kâhya hatunun 500 araba odun isteğini geciktirdi diye, Cinci Hoca gibi seviyesiz din adamlarının melaneti ve kışkırtmasıyla öldürtmesi ve bununla yetinmeyip Yusuf Paşa gibi Girit Adası fatihi ve denizcilik uzmanı bir kimsenin, yeteri kadar kürek çekicisi bulunmadığı gerekçesiyle sefere çıkılamayacağına ilişkin sözlerini kendine hakaret sayıp,: "Bana denizcilik dersi mi vereceksin, Allah'ın belası herif" diyerek hakaret yağdırması ve sonra orada hazır bulunan Bostancı Başı'ya, "Bana hemen kellesini getir bu adamın" demesi; ya da Abdülhamid gibi iblis ruhlu bir padişahın, sırf kendi görüşleriyle ters yöndedir diye Mithat Paşa'yı sorgusuz sualsiz Taif'te boğdurtması; nice sayısız örneklerden sadece bir demettir.
Ciritle deldiği 12 kalkan hatıra olarak Budapeşte’nin Beç (Viyana) Kapısı’na, okla deldiği 12 zırh da Kahire Kalesi’ne asılmıştır.
Reklam
Eski Saray’dan (Üniversite Merkez Binası) attığı bir ciridi Bâyezid Camii’nin minarelerinden birinin altına, Haleb Kalesi’nden fırlattığı bir mızrağı da şehrin Saraçhane meydanına düşürmüştü. Okmeydanı’ndaki müsabakalarda 1070,5 gez mesafeye isabet kaydetmiş, okunun düştüğü yere namına taş dikilmiştir.
Topkapı Sarayı’nda demir-gümüş karışımından yapılmış bir kapıyı bir okla delmişti. Musul’da, Şâh-ı Cihân’ın gönderdiği elçi Emîr Zarîf Bey’in “kurşun ve kılıç kâr eylemez” diyerek hediye olarak sunduğu gergedan derisinden yapılmış kalkanı, elçinin gözü önünde önce harbe (kısa mızrak), sonra ok atarak iki yerinden delmişti.
Yayını çektiği bir ok, bir tüfek mermisinden daha uzağa düşerdi. Attığı ciridin delmeyeceği madde yoktu Silâhdarı Vezir Musa Paşa gibi çok cüsseli bir adamı, tek eliyle kuşadığın dan yakalayıp havaya kaldırmış, bu şekilde birkaç defa Has Oda’yı dolaştırmış, herhangi bir yorgunluk alâmeti göstermeksizin yere bırakmıştır.
Kanunî’den beri hiçbir Osmanoğlu, ordu tarafından IV. Murad derecesinde sevilmemiş ve saygı görmemişti. Sonsuz cesareti, kahramanlığı, her türlü meşakkate tahammülü, büyük zekâsı, birçok hüneri, askerî dehâsı, çok takdir ediliyordu. Atıcılıkta, süvarilikte, silâhşörlükte, imparatorlukta bir eşi daha yoktu. Bunda herkes müttefikti. En azgın bir attan diğerinin üzerine, yere inmeksizin sıçrayabiliyordu. Revân seferinde, Aras Nehri’ni geçerken suya kapılıp boğulmak üzere olan zırhlı bir askeri tek eliyle yakasından tutup kıyıya kadar çekmiş, boğulmaktan kurtardığı gibi, bir kese de altın ihsan etmiştir. En küçük disiplinsizliğe karşı tahammülsüz olduğu, en küçük suçları idamla cezalandırdığı hâlde, muharebe meydanlarında askerine karşı çok şefkatliydi. Her gün seyyar ordu hastanelerini, yaralı çadırlarını ziyaret eder, gazilerin dertlerine çare bulmaya çalışırdı.
Reklam
Karakter ve kabiliyet bakımından dedesinin dedesinin dedesi olan Yavuz’a fevkalâde benzeyen IV. Murad, Yavuz’un tahta geçtiği zaman bulduğu vaziyeti bulmadı. Ordu nizamsız, asayiş bozuk, maliye perişandı. Yavuz gibi en olgun yaşta (42 yaşında) değil, çocukken tahta geçti. Yavuz’un o yaşa kadar kazandığı tecrübelerden mahrumdu
IV. Murad’ın, son 7-8 yıl içinde devlet otoritesini sağlıyabilmek için 20.000 kişiyi öldürttüğünden bahsedilir. Tabiî bu hesaplanmış bir rakam değildir.
İznik kadısının, yolları tamir ettirmediği bahanesiyle ilmiye sınıfına mahsus kıyafetiyle idamını emretti.
Murad’a ayak dîvânına çıkarken “Pâdşâhım, âbdest alın, öyle taşra (dışarıya) çıkın” diyecek derecede cüret gösteren, zorbaların isteklerine boyun eğmezse öldürüleceğini ima eden şahıstır. 18 Mayıs sabahı IV. Murad da onu Saray’a çağırdı ve “Gel beri bre topal zorba-başı” diyerek hitaba başladı. Paşa: “Hâşâ pâdşâhım” diye zorba başılığını inkâr etmek istediyse de padişah konuşturmadı ve “Bre kâfir, âbdest al” diyerek âkıbetini söyledi. Yanındaki zülüflü baltacılara: “Şu hâinin tez başın kesin” demesi üzerine Receb Paşa, kemend atılarak boğuldu. 100.000 duka altını değerindeki malı hazineye alındı. Bu suretle Husrev Paşa’dan sonra gelen en mühim zorbabaşı da ortadan kaldırılmış oldu.
Reklam
4. Murad
Yeniçeri ve sipahi ağalarını çağırttı. Emirlerinden kıl payı dışarı çıkmayacaklarına Kur’ân üzerine teker teker yemin ettirdi. Bu yemini zabta geçirtip imzalattı. Sultan Osman’ı katleden 10 Yeniçerinin mensup olduğu orta (tabur), ilga edilmiş ve bu tabur, ocağın yıkıldığı 1826 tarihine kadar asırlarca her üç ayda bir ulûfe törenlerinde bizzat Yeniçeriler tarafından “yok olsun!” nidasıyla lânetlenmiştir.
İstanbul’daki Kapıkulu Ocakları içinde bir iş göremeyeceği düşüncesiyle taht şehrini bir müddet için Bursa’ya nakletmek istediği doğruydu.
Lehistan seferine güneşin tutulduğu 21 Mayıs günü çıkması, hareketini bir gün geciktirmek zahmetine katlanamaması, büyük dedikodulara yol açtı. Zira bütün dünyanın itikad ettiği üzere o çağlarda güneş tutulması çok uğursuz bir olaydı ve hiçbir önemli işe böyle bir gün başlanamazdı. II. Osman’ın uğursuz sayılan bir günle alay etmesi, milletin hislerini incitti.
Bu suretle şehzâde katillerini asla hoş görmeyen halkın nefretini kazanan II. Osman, Veliahd-Şehzâde’nin idamından bir ay geçmeden Haliç’in ve İstanbul Boğazı’nın donmasıyla, uğursuzluğuna inanılan bir hükümdar hâline geldi.
501 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.