Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İstanbul’daki Kapıkulu Ocakları içinde bir iş göremeyeceği düşüncesiyle taht şehrini bir müddet için Bursa’ya nakletmek istediği doğruydu.
Lehistan seferine güneşin tutulduğu 21 Mayıs günü çıkması, hareketini bir gün geciktirmek zahmetine katlanamaması, büyük dedikodulara yol açtı. Zira bütün dünyanın itikad ettiği üzere o çağlarda güneş tutulması çok uğursuz bir olaydı ve hiçbir önemli işe böyle bir gün başlanamazdı. II. Osman’ın uğursuz sayılan bir günle alay etmesi, milletin hislerini incitti.
Reklam
Bu suretle şehzâde katillerini asla hoş görmeyen halkın nefretini kazanan II. Osman, Veliahd-Şehzâde’nin idamından bir ay geçmeden Haliç’in ve İstanbul Boğazı’nın donmasıyla, uğursuzluğuna inanılan bir hükümdar hâline geldi.
8 Mayıs’ta II. Osman, Dâvudpaşa’ya gelip ordunun başına geçti. Yeniçerilere zerre kadar itimadı olmadığı için bütün ortaları (taburları) önünden geçirterek yoklama yaptırdı. Şimdiye kadar bir hükümdarın ordu yoklamasını kontrol ettiği vâki olmamıştı. Yeniçeri ağaları (generalleri) esasen çekindikleri padişaha gücendiler.
Kâbe'nin son tamiratı ise Osmanlılara nasip olmuştur. 1610 yılında yağan şiddetli bir yağmur sonrası başlayan selde Kâbe'nin 3 duvarı birden yıkılmıştır. Osmanlı tahtında bulunan Sultan I. Ahmed, Kâbe'yi yaptırmak için girişimde bulunur ama 28 yaşında aniden vefat edince bu hayırlı vazife, I. Ahmed'in küçük oğlu IV. Murad'a kalır. IV. Murad'ın emriyle 1629 yılında Kâbe yeniden inşa edilmeye başlanır. Ebu Kubeys Tepesi'ni sağ tarafınıza alarak, Kâbeye yüzünüzü döndüğünüzde solunuzda kalan yamalı tepe, bu inşaatta kullanılan taşların kesildiği tepedir. Kâbe'nin tamiri yapılırken bu tepeden alınacak taşlar için âlimlerden fetva alınmıştır. İnşaat sırasında 600 hafız Kâbe'nin etrafına hâlelenmiş ve geceli gündüzlü devamlı Kur'ân-ı Kerim okuyarak Kâbe'nin inşaatına farklı bir anlam katmışlardır.
'Sultan IV. Murad'ın emriyle Kâbe'nin etrafına 600 hafız hâlelenir ve gece gündüz kesintisiz bir şekilde okunan hatimler eşliğinde Kâbe taş taş yenilenerek bugünkü haliyle inşa edilir. Hatta bu inşaatta kullanılacak her bir taş tek tek incelenmiş ve yine her bir taş ulemaya tek tek sorularak yerleştirilmiştir.'
Reklam
1632 yılında bir yetişkin olduğunda, idarenin zincirlerini kesin olarak eline alan IV. Murad (1622-40) Yeniçerilerin zorbalıklılarını sona getirmeyi başardı. Sultan Murad eyalet kargaşalarına da son verdi ve bu yolla sultan otoritesi kesin olarak yeniden tesis edildi..
Sayfa 18 - Kronik KitapKitabı okudu
Sultan Dördüncü Murad'ın elleri semaya kalkıktı. Başını gökyüzüne değdirmek ister gibi dikmişti. Bu muhteşem duruşta muhterem bir teslimiyet saklıydı. "Allah'ım zafer müyesser eyle."
Sayfa 272Kitabı okudu
Ala kanla yatur ol nazik teni, Mecruh idup uçurdular canını, Gazi Sultan Osman Hanun kanını, Ölünce çaluşur alırım demiş.
Ölüm gelenekleri
Ölüye duyulan saygının gereği kabul edilen cenazede siyah giyinme adeti, bu duygudan değil ölüm ruhlarının çevrede dolaşmasının yarattığı korkudan kaynaklanmaktadır. Siyah rengin matem işareti olduğu Osmanlı tarihindeki örneklerde de görülmektedir. IV. Murad'ın ölümünde Sultan İbrahim siyah sarık taktığı gibi, vezirler ve ayan da imarneleri üzerine siyah bağlamışlardı.
Sayfa 39
Reklam
Çerkeş
Şehir bir bayır dibinde olup 300 evli, 1 camili, 1 hamamlı, 40-50 dükkanlı bir beldeciktir. Ama Sultan IV. Murad Han Efendimiz'in Müsahibi Silâhdar Mustafa Paşa burada 150 ocaklı, 100 dükkânlı bir han yaptırarak kasabayı mamur etmiştir. Lâkin ömrü vefa etmediğinden kiremit örtülü kalmıştır. Haftada bir kere köylüler birikerek büyük bir pazar olur.
Sayfa 218
Sultan IV. Murad — Hayatım pahasına da olsa bu kuduz köpeklere baş eğmeyeceğim!
IV.Murad...
Dört kardeşinden üçünü idam ettirerek, içlerinden yalnız aklı biraz zayıf bulunan İbrahim'in hayatını anası Kösem Mahpeyker Sultan'ın himayesiyle lütfen bağışlamıştı. Fesat kaynağı olan yeniçeri ağasıyla ileri gelen zorbaları idam ve kul taifesinin fesadına sebep olan eşkıyanın her birerlerinin vücudunu "sahife-i ruzigardan nabud u napeyda" ederek "şol mertebe eşkıya kırmıştı ki bir kimsenin bir yerden baş göstermeye iktidarı kalmamıştı. Yatsı namazına fenersiz gidilemez ve yatsıdan sonra evlerde mum ve ateş yakılamazdı. Ne kadar kahvehane varsa hepsi yıktırılmış, yerlerine bekâr odaları yapılmıştı. Tütün içmek ve işret etmek, cezası idam olan en büyük cürümlerdendi. Geceleri damlara tırmanan casuslar, bacaları koklayarak tütün kokusu ararlardı. (Kızlarağasının Piçi Hikayesinden)
Bekri Mustafa'ya "ayyaşların piri" derler, yalan değil, yanlıştır. O, "içki içmesini bilenlerin piridir". Hayatının sonları Sultan IV. Murad zamanına rastlamıştır. En amansız bir içki yasağı devri, içki, tütün ve hatta kahve içenlerin idam edildikleri bir devir. Yeşilaycılar ve som sofular "Nerde şimdi öylebir adam!" diye Sultan Murad'ı aramasınlar, "içki, tütün, kahve" yüzünden adamlar astırır, kelleler uçurtur, öbür yanda da kendisi gece ve gündüz içerdi, "şåribülleyli vennehar" idi. Devlet kapısında küçük bir memur, bir "çavuş" olan Mustafa öyle bir devirde ölüme meydan okuyarak içmesini bildiği içindir ki, ölmez şöhretine kavuşmuştur. Zannediyorum ki koruyucu melekleri vardı, tatlı dili ve zarafeti ile sevimli yüzü.
_Tanrı, ışığı yaratmıştır. Demek ki ilk Üstad-ı Azam Mason, Tanrı’nın kendisidir. _Adem Baba, ilk masonlardandır ve Tanrı tarafından Cennete mason olarak kabul edilmiştir. Bu, masonluğun eylem olarak değilse de bir oluş kudreti olarak daima var olduğunu söylemenin bir tarzıdır. Çünkü masonluk, insan ruhunun ilk ve eski bir ihtiyacına cevap
504 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.