Alma'nın o ana kadar bütün gücüyle bastırdığı gözyaşları annesinin karşısında birdenbire boşalmaya başlayınca pırıltılı ceketi omuzlarından kayıp yere düştü.
Annesi Alma'nın sakladığı şeyi ilk kez gördü. Karşısında duran kızını tanıyamadı.
Kızına özgü o ışığın ortadan kaybolduğunu fark etti. Üzerinde koyu renkli, ağır, mat şeritler vardı.
“Muhtemelen kendime yaptığım en büyük kötülük hiç olmadığım biri gibi davranmak; birilerinin sevgisini, takdirini kazanmak için onlardan biri gibiymişim gibi görünmekti.”
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?
Çok güzel bir kitaptı özellikle fantastik sevenler için sizlere şiddetle tavsiye ediyorum ikinci okuyusum hala mükemmel konusu olsun, üslup olsun her şeyi mukemmeldi bana göre.
SkyhunterMarie Lu · Roaring Brook Press · 2020114 okunma
O kazandığını düşünüyordu, bir ulusun son yenilgisinin kanıtı olduğumu düşünüyordu. Zihnimi değiştireceğini, kimliğimi ortadan kaldıracağını ve beni amacına adayacağını düşünüyordu. Sırtımı kesip içimdeki insanı soyacak ve yerine beni siyah çelikten bıçaklı kanatlarla dolduracaktı. Beni savaş makinesine, bir ölüm meleğine dönüştürecekti. Sonra beni toprak, zenginlik ve saygı yağmuruna tutarak her şeyi unutturmaya çalışacaktı.
İnsanları fethetmek kolaydı; savunmalarını aşıyorsun, şehirlerini ele geçiriyorsun ve dünyalarını yakıyorsun.
Ama insanları yok etmek imkansızdı. Bir tohum hayatta kalacaktı.
Daha işim bitmemişti. Unutmayacaktım.
Askerler Annemden uzaklaştı. Başkan memnuniyetle bana bakarak başını salladı.
" Güzel," dedi. "Şimdi Skyhunter'ım, hadi başlayalım."
"Silahlar," diye bağırdı İlk Kılıç.
Kılıçlarımı diğerleriyle birlikte havaya kaldırdım. Metalin sesi gecenin içinde yankılanıyordu.
Bir anlığına her şey sakindi.
"Benim için bir onurdu, Savaşçılar," diye seslendi İlk Kılıç.
Yumruklarımızı göğsümüze götürüp son bir kez Savaşçı selamımızı verdik.