bugün ihtiyar, tonton, ak pamuk gibi bir hastaya baktım, tam bir nineydi, hatta içimizden herhangi birinin ninesi bile olabilir:) yoğun bakımda çalışmasam fotoğrafını da çekerdim ama bizde yasak ne yazık ki. hacıymış, sabah odasına tanışma ve muayene için gittiğimde bana televizyondan hoca aç sohbet dinleyeyim dedi. dedi diyorsam da, trakeostomisi var, sesi çıkmıyor, işaretle anlaşıyoruz:) sonraki saatlerde müsait bir vaktimiz oldu, abdest aldırdık, uçları boncuk işlemeli beyaz yemenisini taktı, oturduğu yerden namazını kıldı:) yanında tesbihi yokmuş, benim de bileğimde hastanedeyken kullandığım tesbihim vardı otuzüçlü, onu verdim, bana da dua et demeyi ihmal etmedim tabii:) ev arkadaşıma da tembihledim çıkışa tesbih getir diye. akşam çıkarken onun tesbihini verdim, kendiminkini aldım, annene selam söyle diyor:) bir sürü de dua etti. yani o an benim bütün yorgunluk morgunluk geçti gitti tabi.. on numara bi gündü:) elhamdülillah
Dum Ka Ka
Gözlerini açtı, havadaydı. Daha önce hissetmediği kadar özgür. Rüzgâr da var ama hafiften. Sürüklüyor biraz, içgüdüsel bir hareket yaptı. Sarı siyah bir şeyler gürültülü bir şekilde ileri geri hareket etti hızlıca, çırpındı. Çırptı, evet kanat çırptı, kanatları vardı – havadaydı bir şekilde, böyle bir şey olacağını düşünmeliydi. Büyüklerdi,
Reklam
Az'dan Zargana'ya...
2017 yılının Nisan ayında, Iğdır'da, Haydar Aliyev Fen Lisesi'nin Erkek Yurdunda, cam kenarındaki yatağımda oturup, BİM'den aldığım ucuz marka kahveyi içerken
Az
Az
kitabını bitirmiştim. Belki de o güne kadar okuduğum en etkileyici kitaptı. Iğdır'da pek denk gelinemeyecek şiddette bir yağmur yağıyordu. Kitabın etkisiyle sersemlemiş bir halde kendimi yurdun yeşil yapraklarına yeni kavuşmuş ağaçlar ile sarmalanmış bahçesinde bulmuştum. Hayatımda yağmurda ıslanmaya cesaret ettiğim ilk gündü o gün... 2024 yılının Nisan ayında, bu kez Münih'te,
Az
Az
'ı okuyup bitirmemin, yağmurda ıslanmayı sevmeye başladığım o günlerin üzerinden tam yedi yıl geçmişken, bugün
Zargana
Zargana
'yı bitirdim. Kaderin bir cilvesi mi, oyunu mu bilinmez veya belki tamamen tesadüf, hava yine yağmurlu. Cam kenarında oturup kitabı bitirdikten sonra, kendimi yine dışarı atma isteği duydum derinlerde bir yerlerde. Bugün okuduğum kitap o günkü kadar tesirli değildi belki ama geçmişe dönmemi, o günleri hatırlamamı sağladı. O günü bir kez daha yaşattı bana... Beden büyüdü, fikirler değişti, dolaştığım caddeler ve sokaklar gelişti; Iğdır, o lise, o yurt,
Az
Az
'ı ödünç aldığım İl Halk Kütüphanesi... Hepsi şimdi çok uzakta... 2017 Nisan'ında beni ıslatan yağmur, yedi yılda anca Münih'e ulaşabildi. Islatması gereken kişiyi buldu ve geri gitti. Şimdilik benden Iğdır'a selamlar götürecek. Belki bir yedi yıl sonra yine buluşuruz, kim bilir...
Vatan Millet Washington
(Temmuz Ayı Öykü Etkinliği) “Colombus’un Amerika’yı keşfettikten sonra bundan başkalarına söz etmiş olması ne büyük talihsizlik!” (Margot Asquit) “Ben” dedi, ceketinin iç cebinden çıkardığı pasaportu hiddetle masaya vurarak. “Şahsıma layık görülen bu aziz vizeyi 3 yıldır şerefle taşıyorum. Benim Amerika’ ya olan sevgimi alaya
Kûy-i Yâr’da Bir Mûrg
Şubat Ayı Öykü Etkinligi (Tema: Yeni Hayat) İnsanlar uzaklaşıyor gözlerimden, yüreğimden, derimden, içimden... Ruhumda yalnızlıkların türküsünü söylüyor; üşüten, ürperten rüzgarlar. Yalnızlıklar boy boy, çeşit çeşit yanı başımda. Bir tek onlar terk etmiyor benliğimi… Aynı yöne giden gemilerimiz ne çoktu tanıştığımızda. Aşkla dolu, hayaller,
200
200. gün... Hayatımın en kötü 200 günü. Bunun böyle olması çok olağan dışı bir şey değil. Bana eğer bu ayrılıktan önce "ayrılık olursa nasıl olur" diye sorsaydılar, hemen hemen şu anki gibi bir durumu tarif ederdim. Yani beklenti dışı bir şey yok. Bu süreç ne kadar sürerse, bu günler de 201, 202... diye devam eder. Tabii ki de umut
Reklam
27 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.