Hiçbir şeye degmeyen bir adam bile, hayatını ölüm ve yaşam ihtimallerini hesaplayarak geçirmemelidir; düşünmesi gereken tek şey, yaptığı işin iyi mi yoksa kötü mü olduğudur, yani iyi bir adam olarak mı yoksa kötü adam olarak mı yaşadığıdır.
Bizim arzumuz hakikattir. Çünkü bedenimiz sadece yemek gereksinimi nedeniyle sayısız karışıklığın
Dilin yapısı ve oluşumu hakkında sayısız makale ve deneme yazılagelmiștir. İnsanın insan olma yolundaki en büyük engel belki de dildir. İnsan ancak dil kullandığı zaman insan olmuştur belki de. Harari'nin sapiens kitabında da bu konuya değinilmiştir. İnsan dedikoduyu icat ettiği için var olmaya devam etmiştir der. İslam'ın ana kaynağı olan
02:05
Genç adam hayatı boyunca sevilmemiş olmanın hüznü ile eline kalemi alıyor yazmaya çalışıyor kırık bir kalp ile ne kadar başarabilir ki bunu cümle kurmakta zorlanıyor ve sigarasından bir duman alıp müzik açıyor sanki o an müzik acısını hafifletecekmiş gibi inanıyor yada inandırmak istiyor kendini daha ne kadar sığınacak müziklere ve gece boyunca türlü türlü müziklerle işkence ediyor kendine saatler ilerledikçe küllükte artan sigara izmaritlerine şahit oluyor ve anlamsızlıklarına bir yenisini daha ekliyor kısa bir süre sonra aklına o çok sevdiği hayallerini üzerine kurduğu o kadın geliyor hatırlamak iyi gelmiyor ama unutmak da istemiyor bu belirsizliğin içinde hayalleri enkazın altında can veriyor artık daha fazla düşünmemeli vazgeçmeli çünkü olacakları biliyor yolun sonu bir çıkmaz sokaktan ibaret ama başka bir yola da gitmeye gönlü yok gibi bu yaptığı doğru bir şey mi canının yanacağını bildiği halde düşünmeye devam ediyor ya bu yaşadığı olay kötü bir kabustan ibaretse belkide o farkında olmadan Tanrı onu kötü bir kabustan uyandırmışsa o yinede bu kabusu görmeyi isteyecekmidir kim bilir belkide hayatı boyunca uyuduğu en güzel uykuydu aslın da biliyordu gerçeği kaç yaşında olursa olsun uyuyunca geçecek gibi olacak ama uyuyunca geçmeyecek.
Onur Sevindik
Senin tanrıya inandığın kadar
Tanrı da sana inansaydı
Kirpiklerinin yıldızlı burcundan
Saygıyla gülümseyerek dünyaya
Yaşar giderdi evimizde
Ben seni sevdikçe, kim bilir
O da kendini severdi...
Ölüm gibi olmalı kayboluşum
Ölüm gibi gelmeli mutluluklar
Bir selâ ile rahat buluşum
Ne çilem anılmalı ne yokluklar
Uzaktan izlemeliyim her şeyi
Kim ağlıyor kim gülüyor, görmeliyim
Yüzümdeki silinmez endişeyi
Kendimle mezara gömmeliyim
Bir şiir kalmalı aklınızda benden
Bir de hoyratça bir intihar
Bir Tanrı hesap sorar ölüp gidenden
Söyleyin o zaman yaşanacak ne var?
Mustafa Kızılkaya
İnsan kendi bedenini, diğer hayvanlarınkini kabul ettiği gibi kabul edemez. Bir tuzağa yakalandığında acı verecek ve hareketini engelleyecek şekilde sürüklediği arka ayakları, bir kuyruğu, kötü muamele edilen ve önemsenmeyen ya da ezilen kanatları "yoktur". İnsanoğlunun bedeni, kendisi için açıklanması gereken bir problemdir. İnsanın yalnızca bedeni değil, içsel manzarası, hatıraları ve rüyaları da tuhaftır. İnsanın içi -benliği- de kendine yabancıdır. Kim olduğunu, niçin doğduğunu, bu gezegende ne yaptığını, kendinden ne yapmasının beklendiğini, ne umabileceğini bilmez. Kendi varlığı onun için anlaşılamazdır, kâinatın geri kalanı kadar daha yakınında çarpan kalbi de mucizedir, bu nedenle her şey daha tuhaftır. Her şey bir problemdir ve insan hiçbir şeyi kapatamaz.
Maslow şöyle söylemiştir: "Kesinlikle hem büyülenmemiz hem de korkmamız, hem harekete geçirilmemiz hem de savunmacı olmamız konusundaki kararsızlığımız, kendi içimizdeki tanrısallıktır. Bu, temel insani çıkmazın, aynı zamanda hem solucan hem de tanrı olmamızın bir boyutudur."
Ernest Becker- Ölümü İnkar