Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ABD'lilerle 1920'li yıllardan beri içlidışlı olan Kasım Gülek, Unification Church elemanlarının da katıldığı ilk toplantıyı, 1982'de İstanbul'da gerçekleştirmiş. Bu toplantılarda Moon'un Ortadoğu Temsilcisi, Thomas Cromvvell başta olmak üzere Moon'un örgütlerinden ve yerlilerden birçok yönetici katılmıştı. [811] Toplantıların konuları da ilginç;
Sayfa 486Kitabı okudu
Allah'a ulaşan cennete ulaşır
   düşün-sorgula-bil-anla     diğer yazılar : woto.com/mehdi  buraya çeşitli yerlere yazdığım yazıları kopyala-yapıştır olarak koyuyorum. mevzular değişiktir. fakat bütünlük içinde okunursa kasdedilen geniş çerçeveden daha net anlaşılır. --- tüm müslümanların kuran-ı kerim etrafında İTTİHAD (birlik, birleşme) etmesi lazımdır. ittihada zarar
Reklam
“Dünyada bir tek kadın yoktur ki ona sahip olmak, sana acı çektirerek açıkladığı gerçekten daha değerli olsun.” Ama nedir bu harika gerçek? Bu sahip olma bir aldatmaca ve acının kendisi yararsız bir şey mi? Gerçek daha çok, hiçbir zaman yerine getirilmemiş, her zaman düş kırıklığına uğramış bir vaat değil mi? Gerçek şu ki kadının sana sahip olmadan daha fazla sunacağı hiçbir şey yok, bu sahip olmayı senden esirgemezse. Gerçeğin sana kendini vermeyi esirgemesi gibi kendini kendinden esirgemek. Öyleyse açığa çıkan şey, gerçeğe sahip olmanın, kadına sahip olma gibi, bir aldatmaca olduğu ve dünyanın kesinlikle Kötülük’ün yapıtı ve skandal yeri olduğudur. Kısacası, Tanrı’nın var olmayışının açığa çıkmasıdır. Bununla birlikte, gerçeğin yokluğu eğer bize açıklanmış olsaydı, gerçekten daha da değerli olurdu. Bu noktaya gelmek için acıdan geçmek zorunlu mudur? Acıyla açıklanmış her gerçek bir aldatmacadır. Kadın bir aldatmacadır. Tanrı bir aldatmacadır. Bu tümcenin kendisi de bir aldatmacadır. Yalnızca bütünlüğü içinde, çözülemez anlamı içinde güzeldir ve çünkü, sözünü ettiği şeyden daha çok gerçekliği yoktur.
Sayfa 255 - İkinci kitap Cool Anılar IV (1995-2000)Kitabı okudu
Aksine içine yönel, daha sessiz ol, daha rahat ol, bir gün aniden içinde çalan o güzel çanları işitmeye başlayacaksın. O sakin, alçak sesi işitmeye başlayacaksın. O, orada, bir an bile kaybetmedin onu. O, kaybedilemez. Dünyanın bütün büyük kahinlerinin, Tanrı’nın senin doğan olduğunda ısrar etmelerinin nedeni budur. Tanrı senin içinde, onun krallığı senin içinde. Bulmaya çalışmaya, aramaya gerek yok. O halde gereken nedir? -sessizliğe bürünmek, ahenkli, uyumlu bir varlık haline bürünmek; zihinsiz olmak.
Tanrının İçinde Yok Olmak
Yanılmak, kandırılmış olarak yaşamak ve ölmek; insanların yaptığı budur.
Sayfa 17 - Metis Yayınları
Halkın içinde Tanrı yok olmakta ve ölmektedir. Bundan daha korkunç ne olabilir doğrusu bilmiyorum? Kendi vicdanınız, halk ve Tanrının huzurunda dürüst olmak istiyorsanız suçluyu uzakta aramaya gerek yok. Bilimi, felsefeyi ve aydınları suçlamak riyakar insanların silahı olmuştur.
Sayfa 108
Reklam
(Bu dünyada hiçbir şey kendi yerini bulmuş değildir, başta bizzat dünya olmak üzere... Öyleyse, insan adaletsizliğini seyrederken hiç şaşırmamak gerekir. Toplumun düzenini reddetmek de kabul etmek de aynı şekilde abestir: Onun iyi veya kötü yönde değişimlerine, ümitsiz bir tutuculukla maruz kalmaya mecburuz; tıpkı doğuma, aşka, iklime ve ölüme maruz kaldığımız gibi. Hayat yasalarının başında çürüme gelir: Kendi kalıntılarımıza, cansız nesnelerin kendi kalıntılarına olduklarından daha yakınımdır; onlardan önce pes ederiz ve yok edilmez gibi görünen yıldızların bakışları altında kaderimize doğru koşarız. Ama bizzat yıldızlar da, sadece yüreğimizin ciddiye aldığı, sonra da istihza noksanlığının kefaretini büyük acılarla ödediği bir evrenin içinde ufalanırlar... Tanrı’nın ve insanların adaletsizliğini hiç kimse düzeltemez: Her fiil, kökendeki Kaos’un, görünürde örgütlenmiş, özel bir durumudur. Kökü çağların başlangıcına dayanan bir girdabın içinde sürükleniriz; o girdabın düzen çehresine bürünmüş olması da, sadece bizi daha iyi kapıp sürüklemek içindir...)
Yaşamın akıp gittiği caddeleri seyretmeyi seviyordu. İnsan bu sonsuz akıntıyı izlediğinde herkesin ölümsüz bir ruha sahip olduğuna inanmakta güçlük çekiyordu. Ruhları nereye gidiyordu? Bedenleri gibi parçalanıyor muydu? Yoksa arzularla, neşeyle ve çaresizlikle dolu olan bu akşam saatlerinde görünmeden ortalıkta dolaşıp sessiz bir korku içinde, daha önce oldukları gibi kalabilmek için mi çabalıyorlardı; şu anda binlerce pencerenin ardında oluşturulan diğer ruhlar için gübre olmak mı istemiyorlardı?
Geri160
913 öğeden 901 ile 913 arasındakiler gösteriliyor.