Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bireysel haklar kuramının temeli şöyle kuruldu: Her türlü hakkın kökeni bireydir. Çünkü gerçek özgür ve sorumlu olan yaratık (canlı) yalnız insandır. Buna göre, bireyin yalnızca doğal hak ve ahlaki sorumluluğu ile bağımlı kılınmış olan salt özgürlüğü, bütün uygarlık kurumlarından önce gelen ilk durum olarak, ilk başlangıç noktası gibi kabul olunuyor. Fakat öte yandan insanların, toplumsal ve siyasal kurumlar halinde bulunması doğal ve lüzumludur. Bu kurumlar ise kısmen zorunlu, mukadder (yazgı) yasaların hükümlerine göre gelişir. Bu yazgının var olduğu oranda ve zekânın, bu yazgının gidişini ve yönünü kavrayıp değerlendirebildiği ölçüde, insanların özgürlük ve iradeleri, bu yazgıya boyun eğme zorundadır. İnsanlar, davranışlarını, bu yazgının gidişine ve yönüne uydurmak zorundadırlar. Bu yükümlülük ve zorunluluk durumu, gerçekte kaçınılması mümkün olmayan bu sonucu, daha mükemmel ve daha uyumlu yapmaktır. Doğanın ve tarihin bir ürünü olan bir ulusun bireyleri, daima bu gerçekle karşı karşıya bulunur ve ona saygı duyarlar. Böyle bir ulusun kurduğu devletin de temeli ve amacı bireysel hak olur.
Sayfa 132 - Hürriyet (Özgürlük)Kitabı okudu
Hiçbir kurala içten bağlı olmayan gaddarca kazanç, tarihin her döneminde, gerçekten nerede ve nasıl mümkünse orada ve o şekilde var olmuştur.
Reklam
"" Gaye'nin büyüklüğü, vasıtaların küçüklüğü ve neticenin azameti insan dehasının üç büyük ölçüsü ise, modern tarihin en büyük şahsiyetlerini (Hz) Muhammed ile kıyaslamaya kim cesaret edebilir? ""
Sayfa 112 - LamartineKitabı okuyor
Muhittin ibni Arabi panteist felsefesi esas itibariyle ahlaki ve psikolojik neticeler ile ilgili olan tasavvufu bir metafizik sistem haline getirmiş,böylece sufilik kendi başına hakikatleri peşinde gezmek itibariyle dinden ayrı bir sistem oldu.arabi, gazalinin zıt kutbunu temsil etmekteydi.Gazali de tasavvuf Kur'an ve sünnetin getirdiği hakikati subjektif tecrübelerinde yaşamanın bir yolu iken, Muhittin arabide ise Kur'an ve sünnet hakikatin ncak bir parçasıydı ve Sufi kendi başına hakikatlere erişebilen insandı.Bu bakış açısı 20.yüzyılda ebedi felsefe denen görüşe mensup batılı mütefekkirlerin bakışına benzemekteydi. bunlara göre ilahi hakikat tarihin çeşitli devrelerinde çeşitli yerlere mensup kimseler tarafından tebliğ edildi.Hz Muhammed'in tebliğe hakikatti ama mesela budanın konfüçyüsün tebliğleri de hakikatti.
Helake uğrayan zalimlerin arkasından semalar ağlamadı. Gözler yaşarmadı bilaki mazlumların ahları ve bedduaları ile onlar tarihin çöplüğünde yok olup gittiler. Saltanat sürdükleri yerleri şimdi baykuşlar ve köpekler şenlendiriyor.
ATSIZ'DA ASKERLİK-ORDU-SAVAŞ-DİSİPLİN 31 Ağustos 1962 tarihinde çıkan Millî Yol dergisinin 31. sayısını elimize alınca, İzmirli Türkçü gençler olarak ne kadar heyecanlandığımızı hatırlıyorum. Orta sayfada Atsız'ın "30 Ağustos ve Türk Ordusu" başlıklı yazısı yer alıyordu. Yazıyı defalarca okumuş, birbirimize aktarmıştık. O
Reklam
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
BİR ZAMAN YOLCUSU: SELİM PUSAT (RUH ADAM ROMANI) Ruh Adam, Atsız'ın tarihî romanlarına göre hayli değişiktir; bir tür post modern romandır. Bu sebeple romanı incelerken biz de farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Selim Pusat'ın ve Romanın Hikâyesi: Selim Pusat adını ilk defa 08 Haziran 1951 tarihinde, Orkun dergisinin 36. sayısında
Atsız'ın Kalem Kavgaları ve Kalem Kavgalarında Atsız Üslubu 1930'lardaki kalem kavgaları: Atsız, kalem kavgalarıyla da tanınmış bir isimdir. Onun deyişiyle "mürekkepli kalem tartışmaları” ilk yazı hayatından vefatına kadar sürer. Bu tabiri Atsız, 1956 yılında Ocak gazetesinde yazdığı "Bir Felsefe Öğretmeninin Yanlışları"
ATSIZ'DA TURAN TURANCILIK: Türkçülüğün ikinci kanadı Turancılıktır. Irkçılık, Türkçülüğün "iç davası", Turancılık ise "dış davası"dır. Atsız'a göre Turancılık "Türk Birliği"dir. Daha 1934 yılında yazdığı "Yirminci Asırda Türk Meselesi” başlıklı yazının birincisi "Türk Birliği" adını taşır. Ona
569 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.