Hırçın, kibirli, yalnız; sevmeyi, sevilmeyi, paylaşmayı bilmeyen henüz on yaşındaki Mary Lennox ile hastalık hastası, asla iyileşemeyeceğini, öleceğini düşünen, umutsuz ve mutsuz Colin'in adım adım iyileşmesine tanık olduğum bu romanı ben çok ama çok sevdim. Çocukların nasıl yetiştirilmesi gerektiği hakkında didaktik bir dil yerine son derece sanatsal bir şekilde öyle güzel tespitler yapılmış ki eserin çocuk edebiyatı eserleri arasında olmasına aldırmadan bence her yetişkin bu kitabı okumalı. Çocukların gülmeyi, koşmayı, oynamayı, bazen yaşıtları ile tartışmayı, doğa ile iç içe olmayı ve onun sayesinde heyecanlı ve mutlu kalmayı; kısacası yaşamayı öğrenmesi, içlerindeki "sihri" keşfetmeleri bizim de tefekkür etmemize vesile oluyor diyebilirim. Colin'in "sihir" ile tanıştıktan sonra kurduğu, benim de üzerine düşündüğüm, içimdeki o "gizli bahçe"yi ve bahçedeki "sihri" keşfetmeyi istememi sağlayan cümlesi şöyle: GÜNEŞ PARLIYOR. İŞTE SİHİR BU. ÇİÇEKLER BÜYÜYOR, KÖKLER KIPIRDANIYOR. HAYATTA OLMAK SİHİRDİR, GÜÇLÜ OLMAK SİHİRDİR. SİHİR BENİM İÇİMDE. O BENİM İÇİMDE. HEPİMİZİN İÇİNDE!