Sabitlenmiş gönderi
Talep ederseniz elde edersiniz. Tıklatırsanız kapı açılır. Bir şeyi gerçekten ister gibi talep ederseniz ve kapıyı girmek ister gibi tıklatırsanız, hayatınızı biraz, çok ya da tamamen iyileştirme şansınızı artırabilirsiniz ve o zaman Varlığın kendisinde de ilerleme kaydedilir.
Sayfa 170
Çoklu görevler yapan kimselerin, yaptıkları her şeyde kötü oldukları ortaya çıkıyor. Sürekli dikkatleri dağılıyor. Hafızaları çok düzensiz. Son yaptığımız çalışma da analitik düşünmede daha da kötü olduklarını gösteriyor. Bunun iyi ve net düşünemeyen insanlar yaratmasından endişeleniyoruz.
Hepimiz zihnimizi hokkabazlık yapmaya zorluyoruz. Çoklu ekrana ve internet tarayıcılarına sahip olma becerisi aynı zamanda çoklu görevler yapmak, yalnız ve tek odaklı konsantrasyon gerektiren entelektüel geleneği reddettiğimiz anlamına geliyor. Bu da aslında hatırladığımız içerik miktarını azaltıyor.
Televizyon ve porno izlemek bağlılık gerektirmiyor ve reddedilme oranı sıfır. Korkuyu bir nebze yatıştıran anlık bir memnuniyet veriyor. Fakat bunun yan etkisi, bir kızı cezbetmek için gerekli olan beceriye sahip olma motivasyonunun azalması. Bu şekilde, erkekle nihai hedefi arasındaki mesafe daha da artıyor.
Okur Takip Önerileri
Erkekler kilo aldıklarında -kas yapmadan, kötü türden kilo aldıklarında- metabolik bir değişim gerçekleşiyor ve bedendeki hormon düzeylerini düşürüyor; hormonları cinsel ve toplumsal açılardan ciddi derecede daha az etkili hale getiriyor. Bir erkek ne kadar dominant olursa ürettiği testosteron da o kadar çok olur, bu da libidosunu yükseltir. Araştırmacılar, obez erkeklerin testosteron düzeylerinin daha düşük olduğuna karar verdi. Ve erkeklik hormonu düştüğünde, bundan erkek üreme sağlığı dışında en çok yatak odası performansı zarar görür. Araştırmaya göre obez erkeklerin yüzde 40'ının anormal derecede düşük testosteronu var. Obezite aynı zamanda tip 2 diyabeti de tetikleyebilir. Bunun etkilerinden biri damarlara kısıtlı kan akışıdır, özellikle penis ve testislerdeki küçük kılcal damarlara. Bu tür kan basıncı erkeklerde ereksiyon için önemlidir. Obezite ve testosteronun bu birleşiminin ilginç bir sonucu da bedenlerinde östrojen hormonunun sağlıksız bir şekilde yükselmesi. Doğal halindeyken erkek bedeninde küçük miktarlarda yer alan bu hormonun aşırı düzeyi, ereksiyon işlevsizliğine ve üretkenliğin azalmasına sebep olabilir.
Çok oyunculu çevrimiçi oyunlar daha da ilgi çekici çünkü oyuncu sanal dünyada herhangi biri olabilir, hoş görünebilir, kabul görür, kazanır, gerçek dünyada sıkı çalışma, eğitim ve toplumsal bağlantılar olmadan mümkün olmayan sosyal statüyü elde eder.
Toplumsal retten duyulan derin korku, kısmen, başkalarıyla sohbet etmek, bilgi aramak, alışveriş yapmak, bankaya gitmek, kütüphaneden kitap almak gibi yüz yüze ve doğrudan etkileşimi en aza indiren teknolojinin bir sonucu olarak ortaya çıktı. İnternet her şeyi bizim için daha hızlı, daha doğru ve sosyal bağlantılar kurmaya ihtiyaç duymadan yapıyor.
"Kazanmak her şey değildir. Tek şeydir."
Değişen ve belirsiz dünyada genç erkeklerin birçoğu, yüzleştikleri yeni güçlükler nedeniyle kendilerini daha güvenli, sonuçları kontrol edebildikleri, reddedilme korkusunun olmadığı ve becerileri için övgü aldıkları yerlerde izole ediyor. Video oyunları ve porno, birçok genç erkek için daha güvenli yerler. Oyun oynamada, becerilerini artırmada gitgide daha çok uzmanlaşıyorlar, oyun içinde yüksek statü ve saygı kazanıyorlar.
Aşırı oynadıklarında, özellikle sosyal izolasyon durumunda genç bir erkeğin yüz yüze sosyal beceriler geliştirme kabiliyetine ve merakına ket vurabilirler. Ayrıca video oyunlarındaki aksiyonun çeşitliliği ve yoğunluğu, okul gibi hayatın diğer alanlarını görece daha sıkıcı yapmakta ve akademik performansta sorun yaratmaktadır.
"Yağmur hep giderek daha güçlü yağar, hava ise bir apartmanın penceresinden sokağı seyreden için, dışarı çıkmaya korkmayanların gözünde olduğundan daima daha kötüdür."
Zaman, onu nasıl kullanacağını iyi bilenlere asla kıt gelmez.
Bir anlığına düşüncelerini toplayabilen, şimdiki anın ötesinde geleceği görmeye çalışanlar o kadar az ki. Kendini düzensiz izlenimlerin istilasına kaptırmak ise o kadar kolay, o kadar az çaba ister! Tek yapmamız gereken, kendimizi sersemliğe koyvermek ve sürüklenmek!
Ve Channing'in belirttiği gibi, "insanların çoğu, kendilerine, bizim Orta Afrikalılara yabancı olduğumuz kadar yabancıdır". Onlar asla gözlerini dış dünyadan alıp kendilerine çevirmemişlerdir: ya da daha doğrusu, bilinçlerini dışsal şeylere alabildiğine açtıkları ve bu dış kaynaklı sele maruz kaldıkları için, kendi varlıklarının sağlam ve kalıcı arka planını araştırmaya hiç cesaret edememişlerdir. Bundan çıkan sonuç, yaşamın içinden hem hiçbir özgünlük taşımadan hem kendilerine hükmedemeden, aynı sonbahar rüzgarının savurduğu yapraklarının kapıldığı girdaplar gibi, dış olaylara kapılıp bocalayarak geçerler. Deneyimlerinden elde ettikleri fayda sıfırdır: bakışların bu kadar çok şey üzerinde gezinmesine izin vermek, aslında hiçbir şeye bakmamak gibidir. Bir tek, sürüklemelerine izin vermeden, izlenim seline dalıp gerekli bir soğukkanlılıkla seçtikleri koşulları, fikirleri, hisleri geçerken uzanıp kapan ve sonra bunları hazmedenler büyük bir hasat elde eder.
'Başarının sırrı, kullanılabilir olan her şeyden amaçlarımız için yararlanmaktır.'
Nasıl olur da cimri biri, sağlığını, zevklerini, dürüstlüğünü bile para uğruna feda etmeyi başarırken; biz zihinsel çalışma gibi cömert bir hedefi, her gün tembelliğimizden birkaç saat feda edecek kadar sevemeyiz! Bir tüccar her sabah saat beşte kalkar ve bir gün emekli olup kırsal bölgeye çekilerek avareliği tatmak umuduyla akşam saat dokuza kadar müşterilerinin emrinde çalışır. Oysa gençlerimiz hem şimdi hem de gelecekte yaşayacakları yüksek entelektüel kültürün birçok sevincini tatmak için çalışma masalarının başında beş saat geçirmeye eriniyorlar.
"El alem ne der"e boyun eğmeleri, onları sevimli, terbiyeli, bir özgünlükleri olmayan varlıklar yapar: ipleri başkalarının elinde olan cici mekanik oyuncaklar.
Neredeyse tüm başarısızlıklarımızın, hemen her talihsizliğimizin nedeni tekdir: irademizin zayıflığı; çabadan, özellikle de sürekli çaba göstermekten duyduğumuz yılgı.
"Endişe, nefretten sonra, insanın kendisine ölümcül zarar verdiği en kötü zihin aktivitesidir. Endişenin hiçbir anlamı, amacı yoktur. Ziyan edilmiş mental enerjidir. Endişe aynı zamanda bedene müthiş zarar veren biyokimyasal reaksiyon yaratır. Hazımsızlıktan kalp krizine kadar her türlü hastalığa neden olur. Endişe bittiğinde, sağlık bir anda düzelir. Endişe, benimle bağlantısını bilmeyen zihnin aktivitesidir. Nefret, en zararlı zihinsel durumdur. Bedeni zehirler ve sonuçları düzeltilemeyecek kadar vahimdir.
Korku, olduğunuz her şeyin tam zıddıdır. Bu yüzden mental ve fiziksel sağlığınızın tam zıddı sonuçlar yaratır. Korku, büyümüş endişelerdir."
"Gerçekten sevdiğin şeyi yap! Başka hiçbir şey yapma! Çok az zamanın var. Sevmediğin bir şeyi yaşamını kazanmak için yaparak bir anı bile ziyan etmeyi nasıl düşünebilirsin?"