ayri düsen yollar bir yerde tekrar karşılaşmaz mıydı?Aslında devran cok küçüktü,bağımsız hiçbir nokta olamazdı. Imkansız değildi ama zor olan tarafı,Kader denilen çizgi elvet bir yerde yörüngesinden sapardı.
heyecanım,pişmanlığım,aptallığım dile kolay 3 yılım Çınar Boran kalbimdeki ince sızı,ilk aşkım....
Son sayfası yırtılan bir romanın kahramankarıydık biz.Bir dolma kalemin murekkebi dökülmüştü gelecegimize bitememistik...
Oysa kucucuk bir mucizeyle başlamışti bizim mucizemiz.
SerendipceAnlam olarak aramazken bulunan mutlu tesaduf.
Okurken sizleri lise yillarinda yasadiginiz yada tanik oldugunuz masum tatli ask hikalerine goturen bir genclik romani.Okurken size biraz nostalji yasatip uzaktan sevmelere platonik asklara ve olmazsa olmaz ayriliklara sahitlik ediyoruz.
Yazarin kaleminden okudugum ikinci eseri okumaktan zevk alip severek okudugum ve sizlerede tek solukta okuyabileceginiz kendinizden birseyler bulup anilari yad edeceginiz bir eser olarak okumanizi tavsiye ediyorum.
Sevgilerimin, özlemlerimin, tutkularımın aslan payını vereceğim sana, sen de karşılığında bana ölümsüzlüğü. Tırpan diğer her şeyi biçerken ben özgürce at koşturacağım, sonsuz, yemyeşil kırlarda. Bilmediklerime inanacağım, yapmadıklarımdan güç alacağım, tanımadıklarıma sığınacağım, ihtimallerle tazeleneceğim... İki
vakte kadar bir adam öldüreceğim. Evleneceğim sonra. Bir cesedi tek başına taşımak zor iştir çünkü ve aşk, karşılık bulmayan iki sevgi. Mahsustan yanlış yerlere bakacağım, çiçeklere değil vazolara şiir yazacağım, inanmadığım şeylere, inandığım manalar yükleyeceğim, doğru hayatı yanlış yaşayacağım. Göz önünde görünmez olacağım. Zamanın kanlı ellerini seninle bağlayacağım, insafsız dudaklarını seninle mühürleyeceğim. En güvenli limanım, biricik sevgilim, hayat ışığım... Ey benim güzel pişmanlığım...
bana gelince, hiçbir umut beslemediğimden, ölümden sonra, hayatımda öncekine göre daha fazla bir mutsuzluk ummuyorum; doğanın koynunda rahatça uyuyacağımı sanıyorum; kederim de pişmanlığım da olmayacak, acım da kaygım da olmayacak.
« 51 »
…
yaseminler arasına gömüldü, siyah mermer bir taş dikildi başucuna, bu taşta tek sözcük yazılıydı: YAŞADI.
« 53 »
.... Meğer herşeyi içine atmak bir felaketmis... Çünkü içine attıklarının altında ezilir, yorulurmuş insan. Sen içime attığım herseysin. Çocukluğum, gençliğim, alınganlığım, pişmanlığım, umudum... Sen benim hissettiklerimsin... Sen bir daha hissedemeyeceğim tek şeysin...
Kitabın konusu bir ‘ucuz roman’ çevirmeninin geçmişine yaptığı fantastik yolculuk. Ben de bu kitabı okuyarak geçmişe manevi bir yolculuğa çıktım.
Çok beğendiğim bir kısımla size yazarın yeteneklerini göstermeyi uygun gördüm.
“Sevgilerimin, özlemlerimin, tutkularımın aslan payını vereceğim sana, sen de karşılığına bana ölümsüzlüğü. Orak diğer her şeyi biçerken ben özgürce at koşturacağım sonsuz, yemyeşil kırlarda. Bilmediklerime inanacağım, yapmadıklarımdan güç alacağım, tanımadıklarıma sığınacağım, ihtimallerle tazeleneceğim… İki vakte kadar bir adam öldüreceğim. Evleneceğim sonra. Bir cesedi tek başına taşımak zor iştir çünkü ve aşk, karşılık bulmayan iki sevgi. Mahsustan yanlış yerlere bakacağım, çiçeklere değil vazolara şiirler yazacağım. İnanmadığım şeylere, inanmadığım manalar yükleyeceğim, doğru hayatı yanlış yaşayacağım. Göz önünde görünmez olacağım. Zamanın kanlı ellerini seninle bağlayacağım, insafsız dudaklarını seninle mühürleyeceğim. En güvenli limanım, biricik sevgilim, hayat ışığım… ey benim güzel pişmanlığım…” Sayfa 102