“Canımın yanmasından söz etmeyeceğim sana, değiştirelim konuyu. Bir yerlere gidelim. Bir yerlere; Ölüdeniz'e mesela. Ölü bir denize gidince nasıl mutlu olur insan? Ne tuhaf! Bir denizin ölüsüne bakıp da ağlamamak. Bir deniz nasıl ölür Allah aşkına? Edip Cansever gibi sorayım; bir deniz nasıl ölür? Can değil, kan değil, bir deniz nasıl ölür? Bir kadını öldürür gibi bir denizi öldürmek. Bir kadına ağlar gibi, bir denize ağlamak. Ağlanacak kadınları seçiyor insanlar, farkında mısın? Politik gözyaşları bunlar. Ağlanacak ölü kadınları bir ideolojik tezgâhtan geçirip seçiyorlar. Ağlamaya değer bulduklarını. Politik gözyaşları; timsah gözyaşlarından daha yalan, daha merhametsiz, daha korkutucu. Politik gözyaşları, politik ağıtlar, politik duyarlıklar. Hepsi sahte. Bir gösteri alanına çıkıp da ağlamaya değer buldukları üzerinden söylevler çekiyorlar; ikiyüzlü, kibirli. Unutmayacağız dedikleri her şeyi unutacaklar, çünkü politik gözyaşları bunlar. Değiştirelim konuyu.”
Gündelik telaşlar içinde hayatı ıskalamak, günümüz insanının kendine yaptığı en kötü şey olsa gerek. Oysa hep bir koşuşturma hep bir geç kalma korkusuyla ömrün sonuna doğru yaklaşıyoruz.
*Umut Barış TEK
Sayfa 83 - Birnokta Kitaplığı, Ocak 2020 SayısıKitabı okudu