Mesela su verildiğinde, ''Su gibi aziz ol'' diye dua ve temenniler ile teşekkür edilirdi. Genç biri su vermişse, ''Berhüdar ol oğlum'' ya da ''kızım'' gibi tatlı dil ve güler yüz ile dua ve temennilerde bulunulur, teşekkür edilirdi.
Alkış kelimesinin sözlüklerdeki anlamı ''Bir şeyin beğenildiğini, hoşa gittiğini anlatmak için el çırpmak ya da o yolda sözler söylemek''tir. Annemizin ak sütü kadar Türkçe olan bu kelime, kargış(beddua) kelimesinin zıt anlamlısıdır. Ancak eski lügatlar 'alkış tutmak' ile 'alkış okuma'yı daima birbirinden ayırmışlardır. Bize göre alkış tutmak, afacan bir çocuğun klas bir hareketini el çırparak övmek ise, alkış okumak da bir sanatçıyı 'Yaşa, var ol!' sözleriyle onurlandırmaktır.
Tarihi manasıyla alkış, ''Padişahlar ile vezirler hakkında, halk tarafından hep bir ağızdan söylenen dua sözleri''dir. Eskiden bayram merasimlerinde, cuma selamlıklarında ve muhtelif kutlamalarda bu tür temenniler sıkça duyulur imiş.
"bazı şeylerin cevabı gibi ak ya da kara diye açıklanamaz insan. ruhunun her hücresinde ayrı bir his, birbirine tezat temenniler, umutlar, korkular, kaygılar saklar."
“Arkaik toplumlarda hiçbir şey boşuna söylenmezdi. Bugün hâlâ, hiç düşünmeden, temenni mahiyetinde bir nezaket cümlesi söylediğimizde, genelde bunun bir büyüye ya da dinsel eski bir formüle dayandığını bilmeliyiz. Oysa, temenniler eskidikçe duaya dönüşerek kutsal hale gelirler.”