Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

hypatia

hypatia
@teneketrampetim
Mesele düsünmeye ve katilima tesvik...
Her entelektüelin bir dinleyicisi ve bir muhatabı vardır. Mesele o dinleyicinin orada memnun edilmesi gereken bir müsteri konumunda mı durduğu yoksa entelektüelin meydan okuyup doğrudan muhalefete ve topluma daha demokratik bir biçimde daha fazla katılmaya teşvik edebileceği biri mi olduğudur. Ama her iki durumda da otorite ve iktidan, entelektüelin bu otorite ve iktidarla ilişkisini es geçmenin yolu yoktur. Entelektüel otoriteye nasıl hitap eder: Profesyonel bir ricacı olarak mı yoksa onun itibar görmeyen amatör vicdanı olarak mı?
Reklam
"Sözcüğün bilinen anlamıyla bir yere yerleşmek" der Adorno, "artık imkansızdır. İçinde büyüdüğümüz geleneksel meskenler tahammül edilemez bir hale gelmişlerdir: Bunlardaki her bir konforun bedeli bilgiye ihanet etmek, her barınak izinin bedeli aile çıkarlarıyla küf kokulu anlaşmalara girmektir."
Diyalektik maddecilik, arayışlarının merkezine insanı yerleştirir; ama söz konusu olan, “oluşum-süreci”ni yaşayan insandır, bilgilenme yoluyla biçimlenen ve biçimlenişi içinde kendini tanıyan insandır.
Sayfa 140Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
‪Bilgilenmenin ve eylemin görüş açıları, ancak durağan ve diyalektikçi olmayan bir öğreti için birbirinden ayrı durur.‬
Sayfa 128Kitabı okudu
Marksizm proletaryayla zayıf olduğu için değil, bir kuvvet olduğu için; cahil olduğu için değil, bilgiyi özümleyeceği ve zenginleştireceği için; burjuvazi tarafından insani olmayan koşullara itildiği için değil, insanın geleceğini kendinde taşıdığı ve o kendini beğenmiş burjuvaziyi insana aykırı olarak reddettiği için ilgilenir.
Reklam
“Ahlaksal büyüklük” deyimi yanıltıcıdır; çünkü ahlak hiçbir zaman, belli bir andaki ortalama toplumsal pratiği - bireyin içinde vicdan biçiminde, bireyin dışında ise öğüt ve yaptırım biçiminde - rasyonel olarak sistemleştirip meşrulaştırmaktan öteye gitmez.
Çelişkilere ve onların çözüme kavuşturulmasına ilişkin teori, eğer kaygıların başına yerleştirilmezse, bu modern dünya çaresizce saçmalığa gömülür.
Zeka, bilgiyle bilgi nesnesini karşılaştırmaya dayanan bir anlama kudreti değildir. Başkasının doğrulamasından geçebilecek şekilde, kendini anlaşılabilir kılma kudretidir.
Başkasını özgürleştirebilmek için önce insanın kendisinin özgürleşmesi gerekiyor. İnsanın, diğer yolcuIara benzer bir zihin yolcusu olarak, zihinsel varlıkların ortak kudretinden payını alan zihinsel bir özne olarak, kendi kendini tanıması gerekiyor.
Bir zekanın bir başka zekaya tabi kılındığı yerde aptallaşma vardır.
Reklam
"Yapısal" ile "sadece yansıtan" ilişki arasındaki fark anlamlıdır. Alanların ayrılığını ve birbirinden kopukluğunu vurgulayan, altyapı-üstyapı benzetmesinin kullanıldığı herhangi bir durumda -her ne kadar bu alanların birbiriyle ilişkisi, hatta birinin diğerini yansıttığı üzerinde durulsa da- burjuva ideolojisinin mistisizmi yeniden üretilmiş olur. Çünkü üretim alanı toplumsal belirlenimleriyle ele alınmamış; toplum "soyut" bir biçimde ele alınmıştır. Tarihsel maddeciliğin temeli olan üretimin önceliği ilkesinin eleştirel yanı kaybolur ve burjuva ideolojisi ile bağdaşır hale gelir.
Sayfa 39
Marksist ekonomi politik ve tarihin amacı, kapitalizmin antitezi olan sosyalizm açısından kapitalizme topyekun meydan okumaktır. Oysa postmodernlerin öngördüğü " kültürel araştırmalar" ve diğer post-solcularca özellikle de üniversitelerde yeğlenen çalışmalar; siyaseti, kapitalizmin içinde ve onun çeşitli parçaları arasındaki bir alana indirgiyor; bu alanda, söylemler ve kimlikler, maddi/nesnel sınırlamalar olmaksızın parçalanıyor ve çoğaltılıyor.
“Beni dinleyiniz! Şu adamı görüyor musunuz, devletin surları olan vatanseverliğe ve temel hücresi olan aileye saldırıyor! Buna son vermek için bir şeyler yapmak gerekir!” Birisi çıkıp senin ruhsal kabızlığını gösterdiği zaman, kalkıp işte böyle bağırıyorsun. Sen bir şey dinlemek, bir şey öğrenmek istemiyorsun. Yalnız “Hurra!” diye bağırıyorsun. Hem de çok bağırıyorsun, ama mutlu olma yeteneğinden niçin yoksun olduğunu sakince açıklamama neden izin vermiyorsun?
Sen büyük insanlardan, onların yaşamla olan içli dışlılığından, yaşama olan sevgilerinden korkuyorsun. Büyük insan seni canlı bir hayvan, canlı bir varlık olduğun için seviyor sadece. Onun en büyük arzusu, senin binlerce yıl çektiğin acıyı artık görmemek, binlerce yıl saçmaladıklarını artık duymamak. O senin artık bir yük hayvanı olmaktan çıkmanı istiyor, çünkü o yaşamı seviyor, senin acılarının ve bilgisizliklerinin sonunun gelmesini arzuluyor.
62 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.