"Araştırmacılar annelerinin bedensel yakınlığı ve kokusunun ergenlik çağındaki erkeklere itici geldiğini tespit etmişlerdir. Bilim insanları bu durumun, aynı soydan gelenlerin üremesine karşı bir koruma sağlamak için evrim süreci içinde oluştuğunu düşünürler."
İnsan dünyadaki yerini tam olarak bilememeye ,görememeye ,tespit edememeye başladı. Bugünün dünyasıyla baş etmen için en başta kendinle ilişkini doğru kuracaksın. Tüketimini kontrol edecek ve tabiatla bağını koruyacaksın.
Reklam
"Maria Puder bana bir ruhum bulunduğunu öğretmişti ve ben de onun, şimdiye kadar rastladığım insanlar arasında ilk defa olarak, bir ruhu bulduğunu tespit ediyordum."
İlk günden beri bir yerimi bile açıkta bırakmayacak şekilde sarıp sarmaladı beni. Yaşıtlarımın ancak otuz yıl sonra geleceği şefkat makamına doğuştan gelip oturmuş sanki. Bir dakika önce hissettiğim ne varsa dağılıp gitti. Hazır değilim diye tespit ettiğim her lafım, hayat amacım oldu. Bir anda evlenesim, anında doğurasım, saniyesinde işi gücü bırakıp kadın hareketini yüz yıl geriye çekesim geldi.
Sayfa 28 - Karakarga YayıneviKitabı okuyor
Çok yerinde tespit!
Bir cümle söyleyebilmek için- o da çoğu kez yalan- koca kitaplar yazılıyordu.
Şahane bir tespit !
“Yaşam dışında her şey yinelenen bir ritimle işliyor sanki. Tek bir doğum ve tek bir ölüm var. Başka hiçbir şey böyle değil."
Sayfa 162Kitabı okudu
Reklam
"Yani karanlık maddenin etkileri gerçektir. Sadece mahiyetlerini bilmiyoruz. Karanlık madde güçlü nükleer kuvvetler aracılığıyla etkileşime girmiyor gibi görünüyor, bu nedenle çekirdekler oluşturamaz. Zayıf nükleer kuvvetler aracılığıyla etkileşime girdiği de tespit edilemedi, ki bu ya- kalanması zor nötrinoların bile yaptığı bir şeydir. Görünüşe göre elektromanyetik kuvvetle de etkileşime girmez, bu yüzden moleküller oluşturmaz ve yoğun karanlık madde yumakları halinde yoğunlaşmaz. Işığı da emmez, yaymaz, yansıtmaz ya da saçmaz. Başından beri bildiğimiz gibi, karanlık madde gerçekten de kütleçekimi uygular ve sıradan madde buna tepki verir. Ama hepsi bu kadardır. Bunca yıldan beri, başka bir şey yaptığını gören olmadı. Şimdilik, karanlık maddeyi garip, görünmez bir dost olarak yanımızda taşımakla yetinmeli, evrenin bizden beklediği yer ve zamanlarda onu yardıma çağırmalıyız"
O kadar yerinde bir tespit olmuş ki...
İnsanbilimleri, ekonominin ihtiyaçlarına ne kadar koşulduysa esas sorunları araştırmayı da o ölçüde terk etti. Ve böylece, ruhları zehirden arındıranlar, Tarot simsarları, piramit fırsatçıları ve Atlantis serüvencileri onların yerini doldurmak amacıyla hızla üşüştü. "Hayatın anlamı" artık kazançlı bir endüstriydi. Metaphysics for Merchant Bankers [Ticari Bankacılar için Metafizik] gibi kitaplar bir çırpıda tüketiliyordu. Para kazanma saplantılı bir dünyada hayal kırıklığına uğramış insanlar ruhani bir hakikatin tedarikçilerine dönüştü ve onu tedarik ederek paraya boğuldular
Sayfa 44 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Ayrıca bkz.: Husserl- Fenomenoloji
Her şey niyetle başlar. Tüm değişim, devrim ve dönüşüm hamlelerinin ilk tohumu niyettir. Niyetler, bir tohumun ağacı içinde taşıması gibi tüm sonuçları potansiyel olarak içinde taşırlar. Niyet sadece dille yapılan bir faaliyet de değildir. Bir şeye niyet etmek; ruhunuzun onu istemesi, tüm varlığınızın o niyete yönelmesi anlamına gelir yahut gelmelidir. Niyet, ihtiyaçtan doğar; bir eksikliği tamamlamaya yöneliktir. Eksik olduğu bilincine varma, doğru ve gerçek bir eksikliği tespit edebilme, yüksek bir kişisel farkındalık gerektirir.
Selçuklu İmparatorluğu Ortadoğu'da kendilerinden önce kurulan diğer devletlerden de pek çok farklılık gösterir. Kazvîni'nin naklettiğine göre: "İslâm hânedanlarının çoğu bir ayıpla mâlüldür. Emeviler Hâricílik ve zındıklık ile, Abbâsîler i'tizâl ile Gazneliler ve Hârizmşahlar menşeleri dolayısıyla hakir (yani köle) olmakla kusurludurlar. Halbuki Selçuklular bütün bu illetlerden pak temiz ve dindar müslümanlardır; halka şefkat bunların mümtaz vasıflarıdır." Bu tespit bile, Selçuklular'ın Türk ve İslâm tarihi bakımından taşıdığı önemi göstermeye yeterlidir.
Sayfa 66 - Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, İstanbul 1978, 256; Mevdúdi, Selçuklular Tarihi (trc. A. Genceli), Ankara 1971, s. 33. I, 66Kitabı okuyor
Reklam
Şeker, XVIII.yüzyıla kadar şeker kamışından elde edildi. 1705'te Nürnberg'de, Franciscus Philippus Florinus adlı bir kimyager tarafından ilk defa pancara "şeker pancarı" adı verildi. 3 Mart 1709'da Berlin'de doğmuş olan kimyager Andreas Sigismund Marggraf, 1747'de pancarın %1,3 şeker ihtiva ettiğini tespit etti. 1786'da, Marggraf'ın öğrencisi olan Carl Achard tarafından pancardan fabrikasyon ile şeker üretilebileceği kanıtlandı. Achard, 11 Ocak 1799'da Kral Wilhelm III'e Berlin Şeker İmalathanesi'nde ürettiği ilk pancar şekerini takdim etti. Franz Carl Achard, pahalı bir madde olan şekeri, yüksek miktarlarda üretmek ve halka daha ucuza sunabilmek için 1802'de Aşağı Silezya'daki Kunern kasabasında Kral'ın yardımlarıyla dünyanın ilk "pancar şekeri fabrikası"nı kurdu.
Sayfa 3 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okuyor
Kötü bir hediye...
İnsan hayatının iyi ve kötü yönlerini araştıran ünlü bir yazar kötü yanlar toplamının iyi yanlar toplamından çok daha fazla olduğunu görmüş ve hayatın insan için kötü bir hediye olduğunu tespit etmişti.
Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki; "Cennete sadece merhametliler girecektir." Orada bulunan Sahabîler, "Ya Resulullah! Biz hepimiz merhametliyiz" derler. Peygamberimiz (sav) onlara şöyle cevap verir; "Sırf nefsini esirgeyen kimse merhametli değildir; merhametli kimse hem kendini ve hem de başka larını esirgeyendir."¹ İnsanın kendine karşı merhametli olması; kendini Allah'ın azabından esirgemesi, yasaklarını işlemekten, emirlerini yapmaktan sakınmasıdır. Bu da günah işlemekten vazgeçerek, işlenmiş günahlardan tevbe ederek, ibadet ederek ve ibadet ederken sırf Allah rızasını gözeterek olur. Başkasına karşı merhametli olmak da, İslâm'ın tespit ettiği kul haklarına ve canlılara hürmet-riayet, başkalarına zarar vermemektir. 1•| İbn Mübârek, Zühr 1/352; Deylemî, Müsned 7067; Tırmizî, Nevâdiru'l-Usûl 4/133
Sayfa 106 - ÇelikKitabı okuyor
Eğer, halkın partiyi terk edip araba koşumlarından kurtulmak istediğine dair bir şüphe siyasetçilerin zihninde belirirse, o zaman bu siyasi aktörler derhål at bağlanacak sırığı tekrar boyamaya başlarlar. İşte bu sırada, halkın sabrının tükendiği vakaları hatırlayabilecek kabiliyette, ihtiyar siyaset adamları ortaya çıkar. Bunlar, yine eskiden olduğu gibi tehlikenin yaklaşmakta olduğunu sezerler. Bu sırada yapacakları iş, eski reçetelere müracaat etmek, bir komisyon kurmak, büyük halk topluluklarının nelerden hoşlanıp, nelerden hoşlanmayacaklarını tespit etmektir. Halkın konuştuğu konulara kulak kabartıp, gazete makalelerinden koku almaya çalışırlar. Bu arada bütün meslek grupları ve işçi sınıfı birer birer incelenir, en büyük istekleri araştırılır. Neticede komisyonlar toplanır, programlarını gözden geçirip, değiştirmeye başlarlar. Bu gibi kimseler gömlek değiştirir gibi kanaat değiştirirler. Yeni bir program yapıp herkese bir iniy ayırırlar, köylünün tarım işlerinde, sanayicinin imalâtında, tüke tiónin satın aldığı eşyada himayesi sağlanır. Memurun aylığına zam yapılır. Dullara ve yetimlere aylık bağlanır, bağlanmışsa aylıklarına zam yapılır. Vergiler indirilir. Unutulan bir sorun veya meslek grubunun şikâyeti telaş uyandırır. Hemen o davayla ilgilenilir ve ilâveler yapılır. Nihayet küçük burjuva ordusuyla eşlerinin memnun edildiklerine kanaat getirilir. İşte bundan sonra Tanrı'nın lütfuna ve seçmen vatandaşın budalalığına dayanarak devletin ıslahı için mücadeleye girişilir.
Ütopik bilincin belli biçim ve aşamalarından söz edi­yorsak eğer, aklımızdan geçen tekil insanlarda “canlı” olmuş olan somut olarak bulunabilen bilinç yapılarıdır. Kastettiğimiz, (Kant’ın “tam olarak bilinç”i gibi) sadece tinsel olarak inşa edilmiş (yapı) bir birim ya da (Hegel’in “ruh”u gibi) âdeta tekil bireylerin somut bilincinin üstünde tayin edilen metafıziksel bir öz olmaktan çok, te­kil insanlarda tespit edilebilen ve somut olarak bulunabilen bilinç yapılarıdır. Bu bağlamda kastedilen, somut insanların somut düşün­celeri, eylemleri, hisleri ve tüm bunların içsel ilişkileridir.
Sayfa 202 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Resim