Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tuğçe Sarıca

Pas rengi
Ah, perçemin pas rengi de olsaydı, gövden de O denli beyaz Gözlerin kapakları gül rengiyle gerilidir bir Çadır gibi karlı toprakta: Yatırmam sakallı kalbimi oraya, çiçeklenmez Çalı baharda
Sayfa 121Kitabı okudu
Reklam
Venüs
— Deniz durgundu, iç çekiciydi gök yine; Ne var ki her şey bana kara ve kanlıydı, Sanki yüreğim kalın bir kefen kaplıydı, Gömülüp gitmişti bu benzeşim içine. Venüs! Bir tek simgesel darağacı buldum Adanda, görüntümün ipe çekildiği... — Ver de bana, Tanrım! bakma yürekliliği İğrendirmesin beni bedenimle ruhum!
Sayfa 110Kitabı okudu
O kokular, o sonsuz öpüşler, o yeminler Yükselir mi ölçülmez bir uçurumdan yine, En derin denizlerin diplerinde serinler, Ağar gibi güneşler göğün içlerine? -Ey kokular! Ey sonsuz öpüşler! Ey yeminler!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Saçma Ölçüler
Hep -hâlâ- çok yalın -basit- ölçülerle bakıyorum yaşama: 'doğru', 'yanlış', 'haklı', 'haksız', 'değerli', 'değersiz'... Belli noktalarda saçma olduğu ortaya çıkan ölçüler.
Anlamı, yaşamının
Şimdi, öylesine, dışarı çıkar, biryerlere gider, tanımadığın birileriyle buluşur, tanışır, konuşursun - dışarıdan bakanlar, amaçlı, 'emin' adımlarla, çok iyi bildiğin birşeyler yapmağa gittiğini sanırlar - - oysa, yalnızca, içindeki o boş yerini taşıyorsundur, öylesine, biryerlerine, anlamının, yaşamının...
Sayfa 131Kitabı okudu
Reklam
Anlam
Kişi, yaşamının anlamı ile ilgili, şuna dikkat etmeli: ne denli 'dışarı'dan, 'başka'larınca belirleniyor olursa olsun kişinin yaşamının anlamı, hep, şu ya da bu biçimde, şu ya da bu ölçüde, kişi kendisi belirler, en temelde, yaşamının anlamını; bütün ,'dışarı'lara, 'başka'larına karşın, 'içeri'de, 'kendi'nde belirlenir - - kendisi katılmadan da belirlenemez, anlamı, yaşamının, kişinin...
Yaşam
Yaşamının anlamı, ancak, kişi bir an durup, "Ne istiyorum ki?..." diye sorabildiğinde, biçimlenmeye başlar. Yani, ancak eksikliği çekiliyorsa, yokluğu duyabilmişse, varedilebilir - kurulabilir; yoksa, yoktur. Bu bakımdan, insanların büyük çoğunluğu anlamsız - anlam yoksunu - yaşamlar yaşarlar, çünkü yaşamlarındaki anlam eksikliğini hiç duymamışlardır.
OLMALI
ÖTE den de öte bir yer olmalı dingin Denizin artık kıyısı olmayan serin Senin kendin olabildiğin derin Ne, neler olduğu farketmeyen senin yalnız - sen senin. OLmalı. Var.
Gerçeklikler
Gerçeklerin -gerçekliğinin- kendisi de yabancı galiba ona ya da o, gerçekliğe yabancı: Yalnızca kendi dünyaya bakışı bakımından tanımadığı, bilmediği, alışmadığı şeyler görüyor, tanıyor, yaşıyor diye değil - belki, hep, bir şeyler bekliyor, sonra bunların olmadığını, olamayacağını görüyor diye de değil - belki hep aynı şeyleri (benim yaptıklarım; ve, yapamadıklarım yoluyla tabii ki...) yaşıyor diye - daha doğrusu, hep aynı yaşanamamışlıkları yaşıyor diye... Gerçekliklere gelip takılıyor hep.
Yok olma saati
Gerçi kurnazdır doğa, alımlıdır da Her gün biraz olsun geri verir aldıklarını Sızar kentlere, evlere, dölyataklarına Bir gün ki ölü bulmuştum kendimi, korkmuştum Öyle bir yok olma saatinde, bir kuytuda sanırım boynumdaki bu yara izi ondan Kaplanır sabahlara göre uzansam Geceden kalma bir yıldızla Buz rengi bir yıldızla.
Reklam
Kut
Kut, hiç sönmeyeceğini duyduğun ateştir Her ateşin gün gelip sönmek zorunda olduğunu düşünsen, bilsen de... Kut, hiç sönmeyen ateşindir. Kut, sönmeyendir, sönmeyecek olan...
Sayfa 146Kitabı okudu
Ben ya da Sen
İncecikti. Sözcükler karşısındakini incitirim kaygısıyla titreyerek çıkardı ağzından. Zülüfleri dudaklarının üstünde ikinci bir sözdü. Sesindeki her duyguya, yüzündeki her anlama inanırdım. Şiir okurdu. Şarkı söylerdi. Çiçekli gamzeleri vardı. Öyle güzeldi ki, kimse kaderini göremezdi. Bir baba acısı fısıldardı arada bir. Uzak bir çocuğa tutunurdu. Hepimizi bu acıyla severdi. Sonra hemen yeşeren otların fotoğrafını çekerdi. Tanrıyı incitmiş gibi gökyüzüne gülümserdi.
Sayfa 46 - KIRMIZIKEDİKitabı okudu
İYİ ŞEYLER DÜŞÜNMEK
Açlık, tanrısını alkışlıyor Korku, tanrısını Ölüm tanrısını... İnsan döne döne bir kötülükte kayboluyor. Kalbimizde boğucu bir kalabalık Aklımızda umutsuz sözlerin acısı Baktığımız kadar bir sokak dışarıda Bir soğuk, bir üzgün, bir yalnız resim kapanır durur üstümüze bütün uzaklar. İçimizdeki boşluğa tutunarak umut etmeye çalışıyoruz: Bizim rüyalarımız olmadan dünya güzel olamaz Bizim şarkılarımız olmadan insan sevmeyi bilemez Bizim merhametimiz olmadan tanrı kimseyi bağışlayamaz Bizim dudaklarımız gülmeden çocuklarımız çiçek açamaz Bir çürümenin ortasında Utancımıza tutunmuş İyi şeyler düşünerek Yaşamaya çalışıyoruz.
Yıkım ve Yabani Tohumlar
Yıkım süreci bu kentteki her şey gibi baş döndürücü bir hızla başlamış; o daha ne olup bittiğini bittiğinin ayırtına varamadan, geri-dönüşsüz noktaya gelmişti.Yok oluşun yabani tohumları bir anda kök salmıştı ruhunda. Sonraki aylar boyunca sinsi sinsi filizlenecekler, yüreğinde damla damla biriken umutsuzlukla beslenerek boy atacaklardı. Karanlıkta büyüyen ağaçlar gibi.
Sayfa 129Kitabı okudu
Dışarıdan bir göz
Bütün bu görünümleri simgelere dönüştürmeden bilincime alabilsem keşke. Aslında hiçbir duygu taşımayan doğaya kendi duygularımı yüklemesem.
türkü
Unuttun mu bir türkü söylerdin Dönmeyen yolculara verip yüreğini "Yolcusun göğsünde bir can birikir Her yolcu yolunu içinde taşır Bir gölge ile kaybolsan da gecede Sesin kalır seni rüzgarın ulaşır."
Reklam
Limansız yolcular
Yeryüzü göçebeleri... Başıboşlar, gece gezginleri, göçmen kuşlar... Bir büyük, betimsiz yolda bir başlarına yürüyenler... Hep tek yönlü biletlerle yolculuk yapan, iz bırakmadan ortadan yok olan bir çanta dolusu eşyayla on yıllar geçirenler... Bağlanmayan, topraklaşmayan, bütünleşmeyen, gövdenin ağırlığını taşıyamayacak bir çift kanat uğruna köklerini kesenler... Issız, engebeli patikaları, arka sokakları, belleğin varoşlarını sevenler... Karanlık kulisleri ışıltılı sahneye yeğleyenler... Biri geçmişte, öteki gelecekte saklı iki düşsel liman arasında dönüp duranlar... Limansız yolcular...
Kadın
Size bir sır vereyim. Hep aynı kadın ölecek. Hep aynı kadın doğuracak. Hep aynı kadın kaçacak. Her şey birdir. Her şey birdir. Her şey birdir. O kadın... o aynı kadın... külliyen delidir.
Bir Şey
Kasıklarımda mağara gibi büyük bir yara. Doğurmakla öldürmek arasında uzun ince bir ip. Delirmekle yemek pişirmek arasında kısa kalın bir kalas. Gidip geliyorum. Gidip geliyorum. Her adımda b-i-r-ş-e-y eziyorum. Şimdi o şeyi üzerine kusacağım. Şimdi o şeyle gözlerine oyacağım. Şimdi bak... iyi bak... ben o şey olacağım.
Gibi
Dallarından koparılarak aynı buhardanlığın içine konmuş iki salkım, Malta eriği ile Mimoza baharları, gibi - yan yana ve kupkuru Kokusuz...
Sayfa 196Kitabı okudu
Koş
Ama dumancı çağırınca, hemen tekneye koş, her şeyi olduğu gibi bırak ve etrafına bakınma. Etrafına bakınma. Ayakkabını bağla. Köpekleri kovala. Balıkları denize at. Kandilleri söndür! Daha zor günler geliyor.
Ağaç
Çok tuz döktüm tenime. Delikler açıldı. Göz göz. Terim aktı. Acı, yanık. Kurumuş kurtlar döktüm incir ağacının dibine. Gözleri açıldı, ayakları çözüldü, kalpleri atmaya başladı kurtların. Tırmandılar ağaca. Kımıl kımıl. Kıvıl kıvıl. Eridi ağaç, tırmandı kurtlar, eridi ağaç, yorulmadılar, tırmandı kurtlar. Bir dal, bir yaprak, bir incir, bir süt tadı kaldı toprakta ağaçtan geriye. Ağaç bitti. Ben doğdum. Ben ağacım.
Reklam
Mutluluk olduğu yerdedir, olmasını istediğimiz yerde değil.