GÜNÜMÜZ DİNSEL SAPIKLIKLAR-3 Tarikat yapılanmalarında şeyh için; ‘’Ümmeti içinde Peygamberin konumu ne ise, müritleri arasında şeyhin işgal ettiği mevki de odur’’ denir. Tarikatta şeyh her şeydir. O kutubtur, gavs’tır, insan-ı kamildir, Hakikat-ı Muhammedi’yi temsil eder. Allah ile olacak işinin ancak onun araya girmesiyle olacağına
GÜNÜMÜZ DİNSEL SAPIKLIKLAR-5
(ŞEYHLERİN OSMANLI TARAFINDAN KULLANILMASI VE CUMHURİYET YÖNETİMİNİN TESPİTİ) Rabıta sayesinde şeyh müritlerini hipnoza, transa sokarak onlar üzerinde tam bir psikolojik denetim kurar. Bu yüzden Nakşiler tarikatlarına insanları tüm gayretleriyle sokmaya çalışırlar. Amaç gerek gizli, gerekse apaçık yönetimi elde etmek, kaleleri ve ülkeleri
Reklam
Yavuz Sultan Selim Mısır seferi Sina çölü
1517 senesinin ılık bir Mayıs sabahı, Osmanlı ordusu Üsküdar’da toplandı. Mağlubiyet yüzü görmeyen bu mübarek askerler sefere hazırdılar. Cihan Padişahı Sula Selin Han, biraz sonra atının üzerinde, askerlerinin karşısına geçti:-“Gazilerim...Yiğitlerim...Şahbazlarım...Erlerim...Erenlerim...Askerlerim...Ne mutlu bize ki, Allah yolunda, din ve devlet
On altıncı yüzyıl tarihçisi Handmir, "baştan ayağı çelikle donatılmış bu sıra sıra canavarlar, komutanların iflahını kesiyordu," diye yazar. "Daha önce fillerle hiç cenk etmedikleri ve bu acayip hayvanların gerek görünümleri gerek hareketleri hakkında fevkalade mübalağalı hikayeler duydukları için yüreklerini korku sarmış, bunlarla
Sayfa 287 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
YILDIRIM'LA DEMİR BAŞ BAŞA / 1
Müneccimbaşı, Solakzade, Ali, Abdurrahman Şeref gibi tarihçilerimiz, Demir'in Yıldırım'a çok saygı gösterdiğinde birliktirler. Müneccimbaşı, Demir'in gösterdiği saygıyı ifade için şunları söylüyor: "Giriftarı esaret olduktan sonra Mahmut Hanı Cengizî ümera ile gelip Şehriyar Hazretleri'ni Timur'a götürdüklerinde hayme kapısında istikbal ve tekrim ve tazimde mübalâğa eyledi. Haymei Timur'a vusulleri 804 Zilhicce'sinin yirminci Cumartesi gecesi ısa vaktinde vuku bulmuştur." Bu cümleleri bugünkü Türkçeye çevirmek gençliğe karşı bir vazifedir. Müneccimbaşı bu satırlarla: "Sultan Yıldırım Beyazıt, esir olduktan sonra, Cengiz soyundan Mahmut Han bir bölük beylerle geldi. Ve Osmanlı padişahını Demir'e götürdüler. Demir, çadır kapısında onu karşıladı. Çok, pek çok saygı gösterdi. Demir'in çadırına vardığında, peygamber Muhammed'in 804. yılı idi. Gök aylarından Zilhicce'nin yirminci Cumartesi gecesi, yatsı vakti idi" demek istiyor.
Sayfa 67 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
ÂLİMLERİ AYIRAN ÂLİM
Allâme Teftazanî Hazretleri, Şark'ta ilim ve irfanı yeni baştan ihyaya çalışan büyüklerdendir. Bir aralık Moğol istilası sebebiyle yüksek ilimler okutulamamış. ilim müesseseleri sönmeye yüz tutmuştu. İşte böyle bir zamanda Teftazanî Hazretleri yetişmiş, Şark ufuklarını yeniden ilim ve marifet ziyasıyla aydınlatmıştı. Kutbuddin Râzî ile Adudüddin el-Icî'den ilim almış, kendisi de yüzlerce âlim yetiştirmiştir. Serahs'ta ikamet eden Teftazanî Hazretleri bir aralık Emir Timur ile beraber seferlerde bulunmuş, nihayet Timur tarafindan Semerkand'a gönderilmişti. Allame Teftazanî'nin yazdığı eserler, binlerce ilim aşığı tarafından sürekli istinsah edilerek, çoğaltılarak dünyanın her tarafına yayıldı. Öyle ki onunla İslâm âlimleri iki devreye ayrılmıştır. Teftazani'den evvelki âlimlere "Mütekaddimîn" ondan sonraki âlimlere "Müteahhirîn" denilmiştir. Teftazanî Hazretleri, Anadolu'yu da ziyaret etmiş, Osmanlı ulemasıyla görüşmüş, aralarında münazaralar olmuştur. O tarihten itibaren kitapları, Türkiye'deki ilim müesseselerinde de okunmaya başlanmıştır.
Reklam
61 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.