Nargile kafelerde marpuçlarını emerek etrafı seyreden petrol zengini turistler, hasır sandalyelerinin köşesine yasladıkları alışveriş poşetleriyle, iştahla yabancısı oldukları bu şehre bakıyorlar. Bakmak onların tekelinde artık , hafızalarına kazıyorlar, gittiklerinde anlatacakları şeyleri olsun öyle değil mi ya? Sadece alışveriş yaparak tanınmaz bir şehir. Farkında değiller bunun bir tezgah olduğunun, her şey onlara göre hazırlanmış. Bu bir dekor, tam da görmek istedikleri gibi her şey, tam da oturmak isteyecekleri bir kafede, önlerinden onlarınkine benzemeyen giysilerimizle geçip gidiyormuş gibi yapıyoruz. Gerçek değiliz hiçbirimiz, onlar için her şey, anılar biriktirsinler diye. Kahkaha atıyor bir genç, tam da önlerinden geçerken, sonra sersefil hayatına geri dönüyor, selfie çekmek gibi, sadece kameralara gülümsüyor. O önünden geçtikleri binalar birer maket, ardına bir baksalar harabe, kimse yok oralarda, bomboş. Biz bomboşuz, sokak çalgıcıları onlar için çalıyor, kadarıda bayılmazdık hiç, onlar seviyor diye dizildiler vitrinlere, onlar seçiyor diye var bu deniz, tekne turları, alışveriş merkezleri, martılar bile onlar seviyor diye bağırıp duruyor, kediler onlar sevmedikleri için sınıyorlar köşelere. Biz onlar için varız, bizi onlar yarattı, alışveriş poşetleri gibi, ağzına kadar dolu ve ruhsuz.