Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Scheler in görüşü ancak sonuca bağlanmış trajik durumları kucaklar, ama iki çocuğundan birini seçmek zorunda kalan ana trajik bir kişidir, tanrısının isteiğini gerçekleştirmek için oğlu ishakın hayıtını yok etmek zorunda kalan ibrahimde trajik bir kişidir. ibrahim oğlunu seviyordu, ishak, yüz yaşının gerçekleşen son umuduydu. tanrının kutsadığı soyu ishakla sürdürecekti. ibrahim tanrısını seviyordu ve bu tanrısı ondan bu oğlunu istemişti onu moriah dağına götürüp kurban etmesini istemişti. ibrahim ne yapabilirdi nasıl davranırsa davransın suçlu olacaktı. ibrahim inanan bir kişiy.di oğlunu moriah dağına götürdü, bağladı ve bıçağı kaldırdı. kİerkegaard İbrahim'i trajik kahramandan farklı görür, onca trajik kahraman genel geçer bir değeri gerçekleştirirken suç işler, ibrahimin tanrısı ise sırf ibrahimin tanrısıydı. bununla trajik kahramanın "nesnel" bir değeri, ibrahimin ise herkesin göremediği belki de yalnızca kendisi için geçerli olan bir değeri gerçekleştirdiğini söylemek ister. kierkegaarda göre trajik kahramanın eylemi ahlaksal bir eylemdir. ibrahimin ise ahlak alanın aşar. trajik kahramanın eylemi ahlakça onaylanır ibrahim eylemi önünde ahlak susar der. gerçekten de ana sorunu olması gereken olan her etik görüş ibrahimin bu durumu karşısında susmak zorundadır. Ama ahlakın bu susması, bütün trajik eylemler karşısında gördüğümüz bir susmadır. bu trajik kişinin ne suçlu, ne de suçsuz olmasından ileri gelir. ahlak bakımından sorunun askıda kalması kaçınılmaz bir şeydir.
Acılarını bir solukta okuduğumuz şanslı kahramanın, trajik insanın bizde uyandırdığı duygu acıma değil, kıskançlıktır, sanki bizim hakkımızdır o acılar ve kahraman onları bizden aşırmıştır... Onları geri almaya neden çalışmıyoruz? Her durumda bizi ilgilendirir onlar...
Sayfa 168Kitabı okudu
Reklam
Hegel için trajik tiyatronun gerçek öznesi, o ya da bu davranış ya da kahraman değil, etik töz denen şeydir.
Sayfa 78 - Tellekt Yayınları- 1.baskı, 2021- Çeviri: Cem AlpanKitabı okudu
Modernist Batı estetiğinde var olan trajik değerinden bah- setmek gerekirse Batı anlayışına göre insan doğuştan suçludur ve dünyaya gelmek bir suçtur. Yine Batı anlayışına göre doğruluk ve iyilik timsali bir kahraman hayatında öyle bir girdabın içine girer ki bu girift meseleyi çözmek mümkün değildir. Bunu ancak kendi varlığını feda ederek, yani hayatını bedel olarak ödeyerek telafi edebilir. İslâm medeniyet tasavvurunda ise her insan doğuştan masumdur. Dünyaya gelmek bir suç değil, bir ilâhî takdirdir. Doğruluk timsali bir adam kaderin bir cilvesi sonucunda çözülmez, girift bir meseleyle, yani zorlu bir problemle karşılaşabilir. Burada bir yanda hakikat ve doğruluk, diğer yanda onun karşıtı olan suç yahut girift mesele söz konusudur. Bu ikilem, İslâm medeniyetine mensup bir insan için de büyük bir sorun ve rûhî bir açmazdır. Ancak bu insan bu meseleyi, ölümüyle kendini feda etmek yerine tevekkül,teslimiyet, sabır, iltica ve gayret ile çözmeye çalışır. Hakk'ın tecellisi gelmedikçe ölümün var olmayacağını bilir. Bu açmaz onun için bir çile ve bir imtihandır; belki sonunda bir mânevî mertebeyle taltif edilecektir. Çünkü yine bilir ki hayatta çözümsüz problem yoktur, problemin ya da açmazın Allah'tan geldiğini ve çözümün yine Allah'ta olduğunu bilmiş, buna iman etmiştir o insan. Rabbi kendisini bir imtihan sorusuyla sınamaktadır. Böyle bir imtihanla karşı karşıya kalan beşer, çözümün Allah'ta olduğunu bildiği için yine O'na müracaat eder ve yaklaşır.
Sayfa 262 - 263Kitabı okudu
Her sanat eseri bizde varlığın sahip olduğu en canlı, en sorgulayıcı, en özgür şeyi uyandırır. Acılarımız şiddetlenir. Hayatımızın senaryosunu yeniden yazmak isteriz. Varoluşta bizi yarın ölecekmiş gibi yaşatacak saçma bir dram eksikmiş gibi görünüyor. Yarın ölmüş olacağız. Kimse bunun farkında değil. Sinema bunun farkındalığını ortaya koyuyor. Kahraman olacak vaktimiz hâlâ olmadı. Hoşnut edecek çok insan var etrafımızda. Ama bir an gelir kendimizi bile tatmin edemez oluruz ve işte o zaman ölüm trajik bir hal alır.
Sayfa 64 - Sel Yayıncılık, 4. Baskı: Temmuz 2019
Farklı bakış açıları olayları farklı görmemize yol açabilir. Ancak bu dünyada sadece tek bir barış vardır ve Benjamin Franklin'in de dediği gibi, "Hiçbir zaman iyi bir savaş veya kötü bir barış yoktur."
Reklam
Yaşamı boyunca "gaddar ya da ruhsuz" olarak nitelendirilen Alfred Nobel, ölümünden sonra tüm servetini ödüllere bıraktığı için "deli" yakıştırmasına belki de bu olayların sonucunda maruz kaldı.
1940, 1941 ve 1942 yıllarında İkinci Dünya Savaşı nedeniyle hiçbir dalda, aday olmadığı gerekçesiyle ödül verilemedi.
Nobel Ödüllerinin bu denli önemli olmasında, ödülün uluslararası bir statüde olması; din, dil, ırk ve yaş farkı gözetmeksizin hayatta olan herkese verilebilmesi gösteriliyor.
Ödül için aranan temel şartlar, mesleki yetkinlik ve katkının uluslararası boyutta olması...
Reklam
Ödüller Nobel'in ölüm yıldönümüne rastlayan aralık ayının onuncu gün, saat 17.00'de büyük bir törenle dağıtılmaktadır.
İnsanlığın barışa kavuşmasının tek yolu tam ve evrensel bir silahsızlanmadır.
İnsanları gönüllerinden kendimize bağlamanın yolu midelerinden bağlamaktır.
Erken gelişmiş, alışılmadık ölçüde zeki, ilgi alanı çok geniş bir gençti.
Dünyada barışı garanti altında tutacak tek şeyin, kimsenin kullanmaya cesaret edemeyeceği kadar korkunç bir silaha sahip olmakla mümkün olacağına inandı.
279 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.