tuğçe

tuğçe
@tugcehan__
sınıf öğretmeni
lisans
8 Mart 1999
11 okur puanı
Şubat 2022 tarihinde katıldı
Neşeli bir insan çoğu zaman başkalarını kandırmaya ve kendi kendini avutmaya çalışan mutsuz insandır.
Sayfa 311Kitabı okudu
Reklam
O da, ben de, şeylerin gerçeğini bilmekle değil, yalnızca yanılgıya düşmemekle övünürüz. Doğru olmayan bir nedenle yetinmek, hiçbir neden bulamamaktan daha çok utandırır bizi. Bilmiyorum sözü her ikimize de pek uygun, ikimize de hiçbir şeye mal olmayan sözcüktür.
Sayfa 245Kitabı okudu
Ona bir gerçeği öğretmekten daha çok, her zaman gerçeği bulmak için nasıl davranması gerektiğini öğretmek daha önemlidir. Çocuğu daha iyi eğitmek için, onu yanılgıdan bu kadar erken kurtarmamak gerekir.
Sayfa 274Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her üniversite öğretim üyesi araştırmayla uğraşmalı, bütün diğer ülkelerde kendi konusu üzerinde neler yapıldığını bilecek kadar boş zamana ve enerjiye sahip olmalıdır.
Sayfa 200Kitabı okudu
Sevgi bir görev olamaz, çünkü özdenetime bağlı değildir. O doğanın bir hediyesidir, doğanın verebileceği en iyi hediye. Onu bir kafese kapatanlar yalnız özgür ve gönülden olduğu zaman gösterebileceği güzellik ve sevinci yok ediyorlar. Burada da düşman yine korkudur. Yaşamının mutluluğunu sağlayan her şeyi kaybetmekten korkan kimse onu zaten kaybetmiştir. Bu konuda da diğer şeylerde olduğu gibi, korkusuzluk bilgeliktir.
Sayfa 148Kitabı okudu
Reklam
Çocuk bir bahçeye çıkabiliyorsa onda daha mükemmel bir yapıcılık geliştirmek kolaydır. Çocuğun bahçeye inince içinden gelen ilk isteği her güzel çiçeği koparmaktır. YASAKLAMAKLA BUNU ÖNLEMEK KOLAYDIR AMA YALNIZCA YASAK EĞİTİM OLARAK YETERSİZDİR. İnsan, yetişkinleri rastgele çiçek koparmaktan alıkoyan bahçe saygısını aynen çocuklarda da yaratmak ister. Yetişkinin saygısı bu güzel sonucu sağlamak için gereken emek ve çabayı düşünmelten ileri gelir. Çocuk 3 yaşına gelince ona bahçenin bir köşesi verilir, oraya tohumlar ektirilir. Bunlar yetişip çicek açınca çocuğun kendi çicekleri ona değerli ve olağanüstü güzel görünürler; o zaman annesinin çiçeklerine de aynı özeni gösterilmesi gerektiğini anlayabilir.
Yapıcılık
Yapıcılık ve yıkıcılık güçlü olma isteğini tatmin eder ama yapıcılık kural olarak daha zordur ve bunun için onu başarabilen kimseyi daha fazla tatmin eder... Yıkmak kolay olduğu için, çocuğun oyunları genel olarak onunla başlar ancak daha sonraki aşamalarda yapmaya geçer. Elinde kovasıyla kumlarda bir çocuk büyüklerin kumlardan kubbe yapmasını sever ve sonra onları küreğiyle yıkar ama kendisi kumlardan kubbeler yapmasını öğrenir öğrenmez pek hoşlanır, onları kimseye yıktırmaz... Birçok erdem yapmanın sevincini tatmaktan çıkmıştır. Bir çocuk yaptığı şeylerin yıkılmadan korunmasını rica ettiği zaman ona kolayca anlatabilirsiniz ki o da başkalarının yaptığını yıkmamalıdır. Böylece siz başkalarının emek ürünlerine, toplumsal bakımdan zararsız biricik özel mülkiyet kaynağına saygı yaratabilirsiniz.
Eğitimin verebileceği en yüksek canlılık, cesaret ve duyarlılığa sahip olanlardan oluşan bir toplum, şimdiki kadar görülmüş olan toplumlardan farklı olacaktır. Böyle bir toplumda pek az mutsuz insan bulunacaktır. Bugün mutsuzluğun başlıca nedenleri, hastalık, yoksulluk ve tatmin etmeyen bir cinsel yaşamdır. Tüm bunlar oldukça azalacak, sağlık hemen hemen genel olacak, yaşlılık bile geciktirilebilecektir. Yoksulluk, sanayi devriminden beri, yalnızca toplumsal aptallığın ürünüdür. Duyarlılık insanlara bunu ortadan kaldırmayı istetecek, akıl onlara bunun yolunu gösterecek, cesaret onları bu yola götürecektir. (korkak insan alışık olmadığı biri işi yapmaktansa yoksul kalmayı seçer.) Bugün, birçok insanın cinsel yaşamı tatmin edici değildir. Bu kısmen kötü eğitim, kısmen de resmi makamların soruşturmasından ve çevre baskısından ileri geliyor. Akıllıca olmayan cinsel korkularından uzak yetiştirilen bir kadın kuşağı buna derhal son verecektir. Kadınları erdemli yapmanın tek yolu korkudur sanılıyor ve onlar bilinçli olarak bedence ve akılca korkak yetiştiriliyor. Ruhlarında sevgi taşımayan kadınlar eşlerini kabalığa ve ikiyüzlülüğe sürüklerler, çocuklarını içgüdülerini yanlış yola saptırırlar. Korkusuz bir kadın kuşağı, korku nedir bilmeyen, doğal olmayan biçimlere sokulmamış ama doğru, açık, cömert, sevmeye hazır ve serbest bir çocuk kuşağı yetiştirerek dünyayı değiştirebilir. Onların çoşkulu çabaları tembel, korkak, katı yürekli ve şaşkın olduğumuz için katlandığımız zulüm ve acıyı süpürüp yok edebilir. Bize bu kötü meziyetleri veren eğitimdir ve eğitim bunların tam tersi olan meziyetleri bize vermelidir.
Aptallara karşı-istisnalar hariç-her zaman kaybedeceğiz. Niçin? Çoğunluk oldukları için değil kesinlikle; etkileşim halindeki varlıklar oldukları için aptalları sayamayız! Buna karşılık çoğunluğunun neredeyse her zaman aptal olduğunu söylemek mümkün çünkü asgari enerji harcama ilkesini zorunlu olarak takip etme eğilimindedirler. İşte, hepsi bu: tembellik, ihmal, beceriksizlik ve konformizm. Tüm bu kelimeler sonuçta hep aynı yere, bizim eski eylemsizlik prensibine varıyor. Bu anlamda doğanın bu doğal eğilimi yüzünden aptallar her zaman kazanır...
Yaratıcılığın Sınırları Üzerine
İnsan bilincinin başlangıcına işaret eden İbrani mitinin, Cennet Bahçesi'nde Âdem ve Havva'yı bir baş kaldırma bağlamında tasvir etmesi tesadüf değil. Bilinç, cennette yasak olarak konmuş bir sınıra karşı mücadele için doğmuştur. Yehova tarafından konan sınırın ötesine geçmek daha sonra insanın içinde varlık kazanan ve gelişen diğer sınırların ortaya çıkmasıyla cezalandırılmıştır - kaygı, yabancılaşma ve suç duygusu. Ama bu baş kaldırma deneyiminden değerli nitelikler de ortaya çıktı - kişisel sorumluluğun duyumsanışı ve en nihayet yalnızlıktan doğup gelen insan sevgisi olanağı. İnsan kişiliğine konan sınırlara karşı durmak, gerçekte genişleyici bir hal alır. Böylece sınırlanma ve genişleme el ele giderler.
Sayfa 137Kitabı okudu
Reklam
Yaratıcılığın Sınırları Üzerine
Bilincin kendisi bu sınırların farkına varılmasından doğup çıkar. İnsan bilinci varoluşumuzun ayırt edici yanıdır; sınırlamalar olmasaydı onu asla geliştiremezdik. Bilinç, olanaklar ve sınırlılıklar arasındaki diyalektik gerilimden doğup gelen farkındalıktır.
Sayfa 136Kitabı okudu
Delfi'nin kehaneti tam bir öğüt niteliği taşımıyor, bireyi ve topluluğu içe bakmak ve kendi sezgi ve bilgeliklerine başvurmak doğrultusunda hareketlendiriyordu. Kehanetler, sorunu, daha değişik bir yoldan görülebileceği ve bu yolda yeni ve henüz imgelenmemiş olanakların ortaya çıkacağı, yeni bir bağlama oturtuyorlardı.
Sayfa 131Kitabı okudu
Çalışmaya Dair
İş, görünür kılınmış aşktır. Eğer aşkla çalışamıyor ve çalışırken sadece hoşnutsuzluk duyuyorsanız, işinizi bırakıp tapınak kapısında oturmak ve sevinçle çalışanların sadakalarını almak yeğdir.
Çalışmaya Dair
Hayatı çalışmak yoluyla sevmek hayatın en derin sırrına ermek demektir. Fakat eğer ıstırap çekerken, doğduğunuz güne lanet edip bedeninizin yükünü taşımayı alnınızın kara yazısı sayıyorsanız, o zaman size cevabım şudur: Yazılanı silecek olan sadece alın terinizdir.
47 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.