Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türk dünyasını derinden etkileyen hadise, İslamiyet'in sekizinci yüzyıl ortalarından itibaren Türkler tarafından büyük çoğunlukla benimsenmesi olmuştur. Zamanla Türk milleti İslam dininin emrettiği ilkeler doğrultusunda kültür hayatında değişikliğe gitmiş ve Türk-İslam kültürü diye adlandırabileceğimiz bir senteze bağlı olarak çok sayıda devletler kurmuştur. Osmanlı Devleti de bunlardan biridir.
Rumlar Haçlıları soydular;paralarını aldılar.Türkler Haçlıları bu perişan halde görünce merhamet ettiler ;onlara para ve ekmek dağıttılar;hastalarını tedavi ettiler. Rumlardan satın aldıkları Haçlı paralarını düşkünlerine verdiler. Türklerin bu iyiliklerini gören üç binden fazla Frank Müslüman oldu.
Sayfa 291 - Ötüken Neşriyat YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Malazgirt 26 Ağustos 1071
Alp Arslan cuma günü askerlerini topladı; atından inerek secdeye vardı: "Ya Rabbî! Seni kendime vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ey Tanrım! Niyetim hâlistir; bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!" sözleri ile derin imanının gereğini yaparak başını yerden kaldırdı. Sonra da beylerine ve askerlerine bu inanç ve kahramanlığın yüceliğini gösteren şu hitabede bulundu: "Burada Allah'dan başka bir sultan yoktur; emir ve kader tamâmıyle onun elindedir. Bu sebeple benimle birlikte savaşmakta, veya savaşmamak için uzaklaşmakta serbestsiniz" dedi. Bu imanlı ve heyecanlı sözlerden sonra bütün askerler "Asla emrinden ayrılmayacağız" cevabını verince hep birlikte ağlaştılar ve muharebenin akıbetinden endişeli oldukları için de, son ayrılış olması ihtimali ile vedâlaştılar. Sultan beyazlar giydi, atının kulanlarını sıktı ve eski bir şâmânî âdetine göre de atının kuyruğunu bağladı. Elindeki ok ve yayını bırakıp kılıç ve topuzunu aldı. Bütün askerleri de aynı şeyi yapıp kader gününe hazırlandılar. Atına binen bu büyük kahraman sultan şu son vasiyet-hitâbede bulundu: "Ey askerlerim! Eğer şehid olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman rûhum göklere çıkacaktır. Melik-şâh'ı yerime tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız. Zaferi kazanırsak önümüzde çok hayırlı günler olacaktır."
Sayfa 182 - Ötüken Neşriyat, 21.BasımKitabı okudu
İmparatorluktan ayrılan diğer milletler gibi Türk milleti de yok edilemez hayat hakkına maliktir. Çünkü onun da uzun bir milli varlığı, bir medeniyeti, unutturulmuş bir millî tarihi vardır. Ve nihayet Türk milleti, cihanşümul medeniyetin düşmanı değil, dostudur.
Sayfa 142Kitabı okudu
Eski bir Selçuk tarihinin güzelce belirttiğine göre:'' Türkler her ülkeye girdiler;her beldeyi aldılar ve hiçbir engel ile karşılaşmadan her tarafa yayıldılar. Öyle ki almadıkları memleket, içmedikleri su, ateşlemedikleri ocak kalmadı. Hükümdarlar, onların gelişinden ürküp kaçtılar; vardıkları şehirleri doldurdular; hakimlerini kovup kendi valilerini tayin ettiler''.
Sayfa 113 - Ötüken Neşriyat YayınlarıKitabı okudu
...'' Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım...Yoksul milleti zengin ettim, aç halkı doyurdum, az halkı çoğalttım''
Sayfa 112 - Ötüken Neşriyat YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kudreti, sür’atli fetihleri ve derin îmanı dolayısıyla Alp Arslan ile Osmanlı padişahı Yavuz Sultan selim arasında çok benzerlikler bulunmakta ve İbn Kemal’in Yavuz hakkında söylediği “Az zaman içre çok iş etmişti” mısraiyle başlayan kıtası Selçuk sultanını da çok güzel ifâde etmektedir. Bu kudreti mefkûresi dolayısıyla Alp Arslan Cihân hâkimiyeti şuurunu taşımıştır. Ölümünden önce: "Bir tepe üzerine geldiğimiz zaman ordunun azametinden ve askerin çokluğundan dolayı altımda yerin titrediğini hissediyor ve kendi kendime ben Dünya sultanı (Meliküd-dünya) yım; bana kimsenin kudreti yetmez. Bu ordu ile Çin’i dahi fethederim, dedim. Bu gurur yüzünden şimdi bu âciz duruma düştüm. Halbuki herhangi bir sefere girişirken daima Tanrı’dan yardım dilerdim." Sözleri ile hem bu şuûrunu hem de imânını ve cihangirlik dâvasını belirtmiştir. Nitekim zamanında da kendisine "Cihan Sultanı" unvanı veriliyordu.
Sayfa 191
Eski Türklerde kadın tabu olmadığından ve bilakis erkeğin tamamlayıcısı bulunduğundan, kadınsız hiç bir iş görülemezdi. Hükümdar emirnameleri yalnız "Hakan emrediyor ki" diye başlamışsa geçerli olmazdı. Devletlerin elçileri de, yalnız hakanın huzuruna çıkamazlardı. Hakan sağda ve hatun solda oturmak üzere, ikisinin müşterek(ortak) huzuruna çıkabilirlerdi.
Sayfa 221 - Ötüken Neşriyat
Selçuklu zamanında yaşamış ermeni müellifi Melikşah için:
“Bana göre ömrü vefa etse idi süratle artan kudreti sâyesinde Avrupa bile devletinin hudutları içime girmekte gecikmeyecekti."
Sayfa 32
Sultan beyazlar giydi, atının kutanlarını sıktı ve eski şâmânî âdetine göre de atının kuyruğunu bağladı. Elindeki ok ve yayını bırakıp kılıç ve topuz(debbûs)unu aldı. Bütün askerleri de aynı şeyi yapıp kader gününe hazırlandılar. Atına binen bu büyük ve kahraman Sultan şu son vasiyet-hitâbede bulundu: “Ey askerlerim! Eğer şehid olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman rûhum göklere çıkacaktır. Melik-şâh’ı yerime tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız. Zaferi kazanırsak önümüzde çok hayırlı günler olacaktır."
Sayfa 182
932 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.