464 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Ayşe tatile çıksın
Babam 1987-88’de askerliğini Kıbrıs Lefkoşa`da yapmış. O kadar çok anlatmışlığı var ki, askercik deyişine çok gülerdim özellikle, hep bir gün büyüyünce yani, onunla Kıbrıs’a gitme hayalim vardı. ✔ Çocukluğumda Kıbrıs’ı Türkiye’nin yavrusu olarak tanıdım öyle kabul ettim. Ama bazı şeyleri bilemezdim. Yaşamayan kimse bilemez. Sadece şunu söyleyebilirim: Kıbrıs Türk’ünün sinirleri çeliktenmiş. İnsan bunca şeye nasıl dayanır nasıl sabreder. Turgut Özakman yazarken yer yer ağladım diyor yine, ağlamamak mümkün değil. 1081 paraşütün inişini, Türk’ün geleceği anı nasıl beklediklerini biz bilemeyiz. Birçok subayın,doktorun ailesi ile birlikte katledilmesini, banyo köşelerinde kurşunlanmasını hayal bile edemeyiz. Yavru vatan çok çekmiş ama hiçbir ananın kendi durumu ne olursa olsun evladından vazgeçmemesi gibi Türkiye de Anavatanlığını yapmış, Kıbrıslı Türkleri ve Kıbrıs’ı o işkenceden kurtarmıştır. Bazı rum ozentilerine de şöyle demek istiyorum: "Ee, Türklüğü hak etmek kolay değil. Bunlar çürük elma." ✔ 1963-1974’ten 1983’e kadar büyük bir sabır ve mücadele örneği Kıbrıs. Bu süreç içinde değişen hükümetler koalisyonlar ya da Cumhurbaşkanları, hiçbiri bu mücadele de farklı bir tavır sergilememiş neredeyse. Takdire şayan... 15 Kasım 1983’te tam bağımsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuştur. Aziz şehitlerimizin ruhuna el fatiha.
Çılgın Türkler - Kıbrıs
Çılgın Türkler - KıbrısTurgut Özakman · Bilgi Yayınevi · 2012895 okunma
Asırlardır bu milleti kuvvetle, madde ile, topla, tüfekle yıkamayan, Türkün, İslâmın düşmanları taktik değiştirmişler. Bir din yok edilmek, vicdanlardan çıkarılmak isteniyor. Bir millet yere serilmeye azmedilmiş. Gençliğinin dimağları boşaltılmak, bu boşluğu bâtıl fikirler, solak düşüncelerle doldurulmak isteniyor. Anasına itaat etmeyen
Üniversiteli bir Nur talebesinin beraetle neticelenen mahkemedeki müdafaasıdır.Kitabı okudu
Reklam
BİR EYLÜL DAHA BAŞLADI Ve bir gece daha örttü üstümü Bir EYLÜL daha başladı tüm hüznüyle Kim bilir kaç yürek burkuldu Kaç iç çekişleri yankılandı Şehrin küf kokan köşelerinde Kuytularda saklandı göz yaşları EYLÜL’ün hüznünü bilenlerin Kulaklarında çınladı hıçkırıklar Kaç mendil sallandı gidenlerin ardından Kaç tren ayrılığa yol aldı bilinmez Aşk için ezber bozanların Düş kırıklıkları kazındı hafızalara EYLÜL hüznüyle geldi yine Sokak aralarında adımlandı bekleyişler Dile yasaklandı ayrılığa uğrayan isimler Bazen yanık bir türkü oldu ozanların telinde Bazen de hasret dolu bir şiir şairlerin kaleminde Ve bir EYLÜL daha başladı tüm hüznüyle Almuslu ŞAİR
2008 yılında Washington D.C.’de, henüz bir doktora öğrencisiyken gittiğim ve tüm yükseköğrenim hayatı başkentlerde geçen biri olarak artık müdavimi olduğum elçilik resepsiyonlarından birinde bir Türk akademisyen, geri kalmamızın nedenini “Gök Tengri’den vazgeçip Arapların dinini almak” olarak gösterince, sahaf köşelerinde Samsun 216 içen amcalardan duymaya alıştığım böyle ipe sapa gelmez görüşlerin okyanusları aşabildiğini görmek beni çok şaşırtmıştı. Ancak, bu muhteşem (!) fikrin tarihsel değil, siyasal nedenlerle ortaya atıldığını ve hiçbir Türk’ün ne kadar yetenekli olursa olsun (kim kendisini başka türlü hayal eder ki?) kendisinden genç birini saygı çerçevesinde dinlemeyeceğini bildiğim için, karşı bir tez ortaya koymadan, ikiyüzlü bir gülümsemeyle olay yerinden uzaklaşmayı tercih ettim. İtalyanların da dediği gibi: Battaglia persa! *kayıp muharebe
Holosko + bir miktar para
Çay içen insan kötü olabilir, türkü dinleyen adamdan zarar gelebilir, kitap okuyan birinden de her bok beklenir, insan sevdiğine kavuşamayınca onu sonsuza kadar beklemez yeni birini bulur. Vasat edebiyat dergilerinin insanı uyuşturan saçma salak klişelerinden sıkıldım.
Kemalist dayatmalar ne kadar etkili oldu?
"Türküm... Doğruyum..." gibisinden andlarla zorla ezberletilen manzumelerle, zorla oynatılan müsamerelerle, çok çok birkaç yüz bin dolaylarında olması gereken orta öğrenimi bitirmiş insana belki de bir bilinç verilmiştir... Ama, "Orada bir köy var uzakta, gitsek de gitmesek de, o köy bizim köyümüzdür" diye manzumeler döktürdüğümüz Anadolu'nun kuş uçmaz kervan geçmez ıssız köşelerinde yüz yıllardır sığınmış kalmış yığınlarla, bir bilinçlendirme ulusal bilinç filan şöyle dursun, şuncacık bir iletişim kurulabilmiş midir acaba?
Sayfa 156 - E YayınlarıKitabı okudu
Reklam
49 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.