Annemin sessiz geceleri için! Kaşan şehrindenim Fena sayılmaz halim, Bir lokma ekmeğim var, biraz aklım, İğne ucu kadar da zevkim. Annem var, ağaç yaprağından daha güzel, Dostlar, akan sudan daha iyi Ve Allah, burada yakındadır,
“Kötülüğe karşı direnmeyeceksin” sözünden büyük bir ferahlık duyuyorum. İnsana gerçek hürriyeti bu “direnmemek” kazandıracak gibi geliyor bana. Yalnız, insan bir saniye bile aklından çıkarmamalı İsa’nın bu sözünü. Yoksa bütün çabalar boşa gider. İnsan, bir an için olsun, duygularına kapılıp karşı koymaya başlarsa, benim gibi olur sonunda. Nereye döneceğini, kime saldıracağını bilemez. İsa bu gerçeği çok iyi biliyordu: hiç yanılmadı bu konuda. Sorguya çekildiği sırada bir muhafızın attığı tokada biraz sinirlenir gibi oldu; fakat gene kendini tuttu. Bense, sarhoşlar gibi küfrediyorum içimden (ve dışımdan). Haksızlığa uğradığımı sandığım zamanlarda göğsüme doğru bir yumruğun beni sıkıştırdığını hissediyorum. Oysa insan, yalnız davranışıyla değil, içinden de kötülüğe karşı direnmemeli; hayatında kötülüğe direnmekten başka yüksek ve güzel şeyler ol malı ki bütün ilgisini bu konuya toplamasın benim gibi. Bütün vaktini bununla kaybetmesin ve sonunda yorulmasın benim gibi. Her nefes alışında bu cümleyi alıp vermeli insan: kötülüğe karşı direnmeyeceksin. İlk tokadı yediği zaman insan bu gerçeği bilse...
Sayfa 661Kitabı okudu
Reklam
Sene 1986. İlkokul ikiye giden bir kız çocuğu. Adı Serpil. Öğretmeni çok sert. Serpil, öğretmeninden çok ama çok korkuyor. Akşam okul çantasını annesiyle birlikte hazırlıyorlar. Ertesi sabah okula gidiyor. "Türkçe kitaplarını çıkarın!" diye bağırıyor öğretmen. Serpil çantasına bakarken, öğretmeni başında dikiliyor. "Nerede senin
80 syf.
8/10 puan verdi
Cemile karakteri geleneklerin dışında hareket eden, kimseden lafını esirgemeyen, nerede, nasıl mutluysa öyle davranan biri. O döneme göre Cemile uçuk kaçık biri olarak görülüyor; ancak insanlara da kendisini sevdiriyor güzelliğiyle, tavrıyla. O dönemlerdeki kadınlar eşlerini savaşa gönderdikleri için yaşadıkları yerlerdeki düzeni daha çok kadınlar sağlıyor. Cemile de bunlardan biri. Ancak Cemile kocasından gelen mektupları ilgisizlikle okuyor, sanki hissedemediği duyguların varlığını bu sefer de bulamamış gibi. Mektupta herkesin halini hatrını sorup en sona bir cümleyle 'Cemile'ye selamlar' yazıyo olması hayal kırıklığı yaşatmış Cemile'ye. Bunun böyle olması aslında o dönemde 'elalem böyle uygun görmüş, karısına özel mektup yazamaz çünkü yakışık almaz' düşünce tarzından geliyor. Bir gün Cemile'nin çuval sırtlayıp arabaya yükleme işine yardım etmesini istiyorlar. Bu işe Cemile, Seyit (eşinin üvey kardeşi) ve Danyar girişiyor. Danyar savaştan yeni dönmüş sessiz, sakin, düşünceleriyle uzaklara dalıp giden birisi. Başlarda Cemile ve Seyit, Danyar'a karşı alaycı bir tavırla yaklaşsalar da daha sonrasında Danyar'ın söylediği türkülerle ona bambaşka bir gözle bakmaya başlıyorlar. Sanki Danyar türkü söyledikçe içlerinde yapmak isteyip de yapamadıkları şeyleri, hissedemedikleri duyguları içlerinde hissediyorlar. Kitap Seyit'in ağzından anlatıldığı için Cemile'nin türküden sonraki hisleri, kafasından nelerin geçtiği hakkında bir bilgi yok. Ancak diyebiliriz ki olmuş bir şeyler Cemile'ye...
Cemile
CemileCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 201932,8bin okunma
Ve genel olarak -zihinin yapsını yanlış olarak anlamaktan ve üstelik insanın yalnızca basit bir hayvansı yaratık olmayıp ayrıca bir zihinde olduğunu bilmemekten başka- inancın ve bilgeliğin yıllarla birlikte dişlerin, sakalın çıkması gibi yavaş yavaş kendiliğinden oluştuğunu düşünmek ne aptallıktır. Hayır insanlar kaçınılmaz olarak nereye varırsa varsın ve başlarına ne gelirse gelsin, tek bir şey yazgının dışında kalır: İnanç ve bilgelik. Çünkü zihin söz konusu olduğunda, basit kadercilik kesinlikle insana hiçbir şey getirmez, zihnin kendinden daha acımasız bir düşmanı yoktur; ama aksine yıllar geçtikçe yitirilmesi bundan daha kolay olan hiçbir şey de yoktur. Belki de yıllarla birlikte sahip olunan bir parça içsellik, bir parça tutku, duygu, hayal de öylece ucup gider ve yaşamı öylece ( çünkü bu tür şeyler öylece oluşurlar) anladığını zanneden bayağılığın bayrağı altında dizilinir. İnsan, tabi ki yıllara bağlı olan bu düzelme durumuna kendi umutsuzluğu içinde bir iyilik olarak bakar ve hiçbir zaman umutsuzluğa düşme fikrine sahip olmayacağı konusunda kolayca emin olur (ve yerici bir anlamda, hiçbir şey bundan kesin değildir); hayır! Tinsel yokluk olan bu umutsuzluğun içinde kalarak kendini korumuştur. Alsında Sokrates, insanı tanımamış olsaydı gençleri sever miydi?
Koçero Vatan Şiiri
keklik serer palazını tenha kayalıklara uçurur korkusunu kara diken savurur tohumunu kurtulur korkusundan orda bir dağ orda bir tas bir pınar dağ ardında
Reklam
304 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.