Sevmiş olsaydın benim kadar,
Sevdiğin kişi de Juliet olsaydı eğer,
Onu öpmüş olsaydın günler önce,
Tybalt'a benim gibi yenilmiş olsaydın,
Ve severken delicesine, benim gibi sürülseydin buralardan
O zaman konuşabilirdin işte...
RAHİP LAWRENCE
Görüyorum ki, kulak yok çılgınlarda.
ROMEO
Nasıl olsun, göz olmazsa akıllılarda?
RAHİP LAWRENCE
Bırak da durumunu birlikte görüşelim.
ROMEO
Konuşamazsın ki hissedemediğin şeyi;
Genç olsaydın benim kadar,
Sevgilin de Juliet olsaydı eğer,
Onunla evlenmiş olsaydın bir saat önce;
Benim gibi Tybalt'ı öldürseydin;
Severken delicesine, benim gibi sürülseydin,
O zaman konuşabilirdin işte,
Yolardın o zaman saçını başını.
Sayfa 82 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Çam ağacının altında, altın tahtta oturmuş,
En cesur şövalyelerini yanına çağırmıştı.
İlkin Başpiskopos Turpin geldi ve sonra
Gerin ile Gerier ve Rheimslı Tybalt.
Sonra da Onlar kadar akıllı ve cesur diğerleri; ve tabii
Roland, yanında can dostu Oliver.
Hey
Diğerleriyle birlikte Ganelon da geldi, o hain!
Ve böylece başladı Fransa için
Endişe yüklü o meşum şura.
Ve Kral konuştu. Dedi ki: “Adil beyler,
Bize Arabistan’dan elli yük arabasıyla
Bile taşıyamayacağımız kadar çok tüylü ayılar,
Develer ve şahinler, altın yüklü katırlarla
Haberciler gönderiyor.
Ama bizim tekrar Kendi ülkemize dönmemizi talep ediyor.
Dönersek bizi hemen takip edeceğini ve
Orada yasalarımıza ve muhteşem dinimize Hıristiyanlığa döneceğini, benim kölem
Olacağını söylüyor. Gelin görün ki,
Niyetinden kuşkum var.” Franklar hep bir
ağızdan bağırdı: “Dikkat! Bu bir tuzak.”
Yere batsın felsefe!
Felsefe bir Romeo yaratamadıkça,
Başka yere taşımadıkça kenti,
Hiçbir yararı yok, yeter bundan söz etme!
Hem bırakta durumunu konuşalım.
Konuşamazsın ki hissedemediğin şeyi!
sevmiş olsaydın benim kadar,
Sevdiğin kişi de Juliet olsaydı eğer,
Onu öpmüş olsaydın günler önce,
Tybalt'a benim gibi yenilmiş olsaydın,
Ve severken delicesine, benim gibi sürülseydin buralardan.
O zaman konuşabilirdin işte...
Çoğu kez ölüm yaklaşırken
Amma da neşeli oluyor insanlar!
İdamlıkların gardiyanları buna,
Ölümden önce çakan şimşek dermiş.
Buna nasıl şimşek diyebilirim ama?
Ah sevgilim! Karım benim!
Soluğunun balını çeken ölümün gücü
Yetmemiş güzelliğini almaya.
Sen yenilmemişsin; güzellik sancağı
Hâlâ kıpkızıl duruyor dudaklarında, yanaklarında;
Ve
Tybalt
Senin benden ne alıp veremediğin var?
Mercutio
Kediler kralı, dokuz canından yalnızca birini. Onu da hemen almak niyetindeyim. Geri kalan sekizine gelince, belki bir güzel pataklarım.
Konuşamazsın ki hissedemediğin şeyi;
Genç olsaydın benim kadar,
Sevgilin de Juliet olsaydı eğer,
Onunla evlenmiş olsaydın bir saat önce;
Benim gibi Tybalt' ı öldürseydin;
Severken delicesine, benim gibi sürülseydin,
O zaman konuşabilirdin işte,
Yolardın o zaman saçını başını.
Ölçüsünü almak için kazılmamış mezarının
Şimdi benim yaptığım gibi yerlere kapanırdın.
TYBALT: Romeo, sana karşı içimde beslediğim sevgi, bu sözden daha iyisini bulmakta aciz kalıyor: Sen alçağın tekisin!
ROMEO: Sana olan sevgimin nedeni, böylesine bir selama öfkeyle karşılık vermekten alıkoyuyor beni. Ben alçak değilim. Hadi, hoşça kal! Anladım ki sen beni hiç tanımıyorsun.
TYBALT: Bu söylediklerinin hiçbirisi, bana verdiğin yaraların mazereti olamaz.
ROMEO: Hiçbir zaman yara vermedim sana. Aksine, tahmin edebileceğinden çok seviyorum seni. Bu sevgimin nedenini zamanı gelince sen de öğreneceksin.