Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ben üç yer tasarlamıştım üçü de sana bana uygun biri günebakanlarda biri otuz yaşta birini sorma birini sorma gün gelir ben söylerim daha usta olurum daha yiğit o zaman söylerim bu kırgın karanlığı bir ışıtalım ilkin yeniden şehirler kuralım şimdikilerine benzeyen baştan başlayalım susamlara ekmeklere denizaşırılarına sevmelere ...
GAZETENİN BİR HAFTASI: KÜBİTEM için tutulan daire Devlet gazetesinin en lüks bürolarından birisi idi. Apartmanın girişi Bayındır sokaktandı ama salonu Meşrutiyet caddesine bakardı. Üç oda ve bir salondan oluşan büronun bir odası sırf Dündar Taşer'e tahsis edilmişti. Dündar Taşer misafirlerini burada karşılar görüşür, sohbetlerini burada
Reklam
Dostoyevski
Hayat onu üç kez havaya fırlatır, üç kez yere serer. Erken bir zamanda ünün tatlı besiniyle yeniler: İlk kitabı ona bir isim bahşeder, ama hemen ardından güçlü pençeler onu tekrar yakalar ve isimsizler diyarına fırlatır: Hapishaneye, Katorga'ya, Sibirya'ya. Sonra daha güçlü ve daha cesur olarak yeniden ortaya çıkar: Ölüler Evinden Anılar Rusya'yı serseme çevirir. Çar bile kitabı gözyaşları içinde okur, Rus gençliği onun için yanar tutuşur. Bir dergi çıkarır, sesini bütün halka yöneltir, ilk romanlar vücuda gelir. Sonra aniden maddi durumu çöküntüye uğrar, borçlar ve kaygılar onu ülkesinden atar, hastalık bedenini kemirir, bir göçebe gibi bütün Avrupa'yı dolaşır, ulusu tarafından unutulur. Ama çalışma ve mahrumiyet yıllarından sonra üçüncü kez isimsiz sefaletinin korkunç sularında yeniden belirir: Puşkin'i anma konuşması onu ülkesinin en büyük yazarı, peygamberi haline getirir. Artık ününün önü alınamaz. Ama tam da o sırada demir pençe onu yeniden yere serer ve ulusunun coşkulu heyecanı kendini kaybederek hiddetle bir tabutun etrafını sarar. Artık kaderin ona ihtiyacı kalmamıştır, o korkunç ve ne yaptığını bilen irade istediğini elde etmiş, onun hayatından en yüksek zihinsel verimi almıştır: Şimdi ise bedeninin boş kabuğunu öylece bir kenara atıverir.
Sayfa 94
Günün birinde bu karanlık dünyadan bir delikanlı olarak çıktığında çocukluğu çoktan sönüp gitmişti. Bütün doyumsuzların ebedi özgürlük ülkesine, ihmal edilmişlerin sığınağına, kitapların renkli ve tehlikeli dünyasına kaçmıştı. O zamanlar erkek kardeşiyle birlikte inanılmaz derecede çok okuyordu, geceler ve gündüzler boyudaha o zamanlar bu doyumsuz genç okuma eğilimini müptelalık derecesine kadar vardırdı ve bu fantastik dünya onu gerçek dünyadan giderek daha fazla kopardı. İnsanlığa karşı duyduğu güçlü tutkuyla dopdoluydu, ama insanlar karşısında da hastalık derecesinde çekingen ve kapalı, aynı anda kor ve buz, en tehlikeli yalnızlıklarınsa müptelasıydı. Tutkusu dağınık bir şekilde çevrede dolanıyor, bu "bodrum yılları"nda sefahatin bütün karanlık yollarından geçiyordu, ama bütün hazlardan duyduğu tiksinti, her mutlulukta suçluluk duyguları ve hiddetten sürekli sıktığı dudakları ile her zaman tek başına. Para sıkıntısı yüzünden, sadece hayatından en yüksek zihinsel verimi almıştır: Şimdi ise bedeninin boş kabuğunu öylece bir kenara atıverir.
Sayfa 94
Sona erdiremeyişin, budur seni büyük kılan. Goethe, Doğu-Batı Divanı
kırmızı deynek
Havanın yüzünde bir kırlangıç sürüsü Ve yabanıl ak atlar doludizgin Bu sabah, bu sabah öylesine güzel ki Bu sabah yağmur yağacak Bu sabah gün açacak Bu sabah tekmil tornurcuklar patlayacak Bahar patlayacak Köpükler, bulutlar patlayacak Özlemierin en güzeli, tozlu bir özlem Topraktan yeni çıkarılmış Üç bin yıllık yunan şarabı Atların kara
Sayfa 85 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
“Sanırım, hepimiz önce hayatı sevmeyi öğrenmek zorundayız.”
Sayfa 214 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
“Olduğu şekliyle hayat, güzeldir.”
Sayfa 213 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
“Sona erdirememen, bu seni büyütecektir.”
Sayfa 103 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.