Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sihriydi tutkuların. Şiir bitti! solunarak süzülen tılsımı kalmadı gönlün... Şiir bitti! Kurudu esin çağlıyanı umudun dindi suların tendeki çılgın uğultusu. Öpüşlerden düşlerin filizleri yolundu Kimse ağlamıyor özlerken... Şiir bitti! Uçukladı dudakları sevginin bakışlar yapayalnız, yalnızlık çırılçıplak gülüşler kuşsuz,
Sayfa 214Kitabı okudu
Merkez Cezaevi Baba Mektup elinize geçtiği zaman aranızdan ayrılmış bulunuyorum.Ben ne kadar üzülmeyin desem yine de üzüleceğinizi biliyorum.Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum,insanlar doğar,yaşar,ölürler,önemli olan çok yaşamak değil,yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir.Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum,ve kaldı ki,benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir.Benimde etmeyeceğimden şüphen olmasın,oğlun ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış geğildir,o bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu,seninle düşüncelerimiz ayrı,ama beni anlayacağını tahmin ediyorum.Sadece senin değil,Türkiye'de yaşayan Türk ve Kürt halklarının da anlayacağını inanıyorum.Cenaze için avukatlarıma gerekli talimatları verdim.Ayrıca savcıya da bildireceğim.Ankara' da1969' da ölen arkadaşım Taylan Özgür'ün yanına gömülmek istiyorum.Onun için cenazemi İstanbul'a götürmeye kalkma,annemi teselli etmek sana düşüyor,kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum,kendisine özellikle tembih et,onun bilim adamı olmasını istiyorum,bilimle uğraşsın ve unutmasın ki,bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir,son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir,seni,annemi,ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım. Oğlun Deniz GEZMİŞ
Reklam
Ve Deniz de ve Yusuf da... Halkın hayatını düşünerek vardılar Altı Mayıs'a...
Uyanış
O bombalar,o soygunlar, o kaçırmalar, o boğuşmalar, köyde, kentte, gecekonduda sefil ve perişan, ama Allah'a çok şükürle kıfafi nefs eden insanlarımızın kulağını ve gözünü Ankara'ya, İstanbul'a, soyguna, sömürüye, hakka, hukuka çevirmiştir. Ülkede ne​ olup bittiğine merak sardırmıştır. Bu çok büyük bir aşama. Bu hal senede milyonlarca lafla, arka sıvazlayarak, rüşvet vererek, sermaye ve soygun düzeninin gereklerine uyarak, içine girerek, vergi kaçırarak, yoktan vergi iadesi nasiplenerek sahip olanların hoşuna gitmiyor, gitmez de. Beleşçiliğe, vurguna, soyguna, talana alışmış, uyanışı ve uyanışa ön ayak olanları ağır saldırılara uğratmak, elden gelirse yok etmek baş çaredir. İşte üç fidan da bu sebeple öleceklerdi, öldürüldüler. Kıpırdayana gözdağı olarak öldürüldüler.
Sayfa 176Kitabı okudu
Deniz Gezmiş'in sayısız tutuklamalarında bütün hukukçuları şaşırtan bir özellik vardır; bütün tutuklamaların sonucu mahkemelerde beraattir. Deniz Gezmiş bu çizgilerden geçerek 12 Mart'a gelmiştir. 12 Mart'ın kendine özgü, hukukla bağlantısı olmayan özel bir yeri vardır. Bu özel konumda Deniz ve arkadaşları TCK'nın 146. maddesi gereğince yargılanmış ve hüküm infaz edilmiştir. 12 Mart'ın mahkeme başkanları ve yargıçları önyargılı ve taraf olan kişilerden olmuştur. İdam hükmünü veren Ankara Sıkıyönetim 1 No'lu Mahkeme Başkanı Ali Elverdi'nin, sonradan bir vesileyle açıkladığı gibi, "Ben hayatımda askeri görevlerin dışında politik görevler de yaptım." sözü bu mahkemelerin niteliğini göstermesi bakımından çok ilginçtir. Ayrıca İstanbul 3 No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi'nin 146. maddeyi uygulamadığından lağvedilmesi de bu dönemin hukuk uygulamasının ne olduğu konusunda insanlara ibret verecek en ilginç olaydır.
Sayfa 185Kitabı okudu
YASAKLI KİTAPLAR LİSTESİ Farklı ülkelerde çeşitli zamanlarda iktidarda bulunanlar tarafından siyasi, toplumsal, dinî veya ahlaki motivasyonlarla süresiz olarak ya da belirli bir süre için satışına, dağıtımına veya erişimine engel olunmuş, basılıp dağıtılmış olanlarının da toplatılmış olduğu kitaplar dünya üzerinde hep olmuştur. Birçok durumda
Reklam
Deniz Gezmiş'in Son Mektubu...
"Baba, Mektup elinize geçmiş olduğu zaman, aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben, ne kadar üzülmeyin desem, yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat, bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum. İnsanlar doğar, büyür, yaşar ve ölürler… Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde, fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben,
THKO Davası
18 Temmuz 1971 günü saat 9.00'da; binbir güçlükle -dinleyici-lik olanağına kavuşmuş yargılananların yakınları, 18 kişinin idam istemiyle görülecek bir davayı izlemek üzere gelmiş yerli ve yabancı basın mensupları, başkanlığını, bugün artık kim olduğu bilinen Ali Elverdi, duruşma yargıçlığını Alb. Ahmet Tetik, üye yargıçlığını Yb.
-Bizi TAYLAN ÖZGÜR'ün yanına gömdürün ve infazlar sırasında mutlaka bulunun. Burjuvazinin paçavra gazeteleri, korktular, düştüler, bayıldılar gibi onurumuzu kırıcı yayın yapmaya çalışır. Duruma avukatlarımız tanık olmalılar,- dedi. Görüşme hücrelerine tek tek geliyorlardı. Hüseyin İnan'a -Hadi sen öbür hücreye geç de Yusuf'u göreyim- dedim bir ara. Durup bir şey söylemek istedi. Sonra dudağı hafifçe aralanmış olarak çıktı hücreden. Yusuf'un dudaklarında acı bir gülümseme vardı. Üçünde de korkudan hiç eser yoktu. Güçler dengesinde henüz uyanışı tamamlanmış halkın karşısında dış sömürüden pay alan sermayenin ağır bastığının, bu ağırlığa kurban edileceklerinin bilincindeydiler.-
Altı Mayıs'a...
Evet mayıs gün gün ilerliyordu. Ve sanki ölümü bekleyen onlar değildi. Öyle genç, öyle meraklı bekliyorlardı hücrelerinde. Son anlarına dek yaşamayla, yurtlarıyla, insanlarla ilgili şeyler düşüyordu akıllarına. Deniz Yusuf ve Hüseyin'le son görüşmesine ilişkin anılarını Avukat Orhan İzzet Kök şöyle anlatıyor: -Yapabilecek her şey
Reklam
Yusuf Aslan 'Son Mektup'
Yusuf'un babasına yazdığı son mektubu şöyleydi: Salı 2.5.1972 Sevgili Babacığım... Bu mektubu aldığın zaman ben ebediyen bu dünyadan göç etmiş olacağım. Ne kadar sarsılacağını tahmin ediyorum. Bir buçuk seneden beri benim yüzümden nasıl üzüntü içinde olduğunuz malum. Bu son olayı da metanetle karşılamanızı sadece
Yusuf Aslan
Yusuf'un babasına yazdığı bu son mektubu yerine verilmişti, fakat köyüne ve akrabalarına yazdığı mektup yerine verilmedi. Yusuf'un infaz savcısına -Niye güvenim olsun?- karşılığı daha sonra haklılık kazanmıştı. Savcıyla bu konuşması sırasında Yusuf'un beyaz idam gömleğini getirdiler. Yusuf -Beyaz gömleği giymesem asamaz mısınız?- diye
Üç Baba 'Üç Acı Yürek'
5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan saniyelerde Deniz, Yusuf ve Hüseyin'in babaları, sokakları kulaklarında acı çınlamalarla dinlediler. Ankara'da -sokağa çıkma yasağı- vardı. 3-4-5 Mayıs günleri Hüseyin'in babası Hıdır İnan, Deniz'in babası Cemil Gezmiş ve Yusuf'un babası Beşir Aslan, bir gözleri kör edilecekmişcesine, son çırpınışlarıyla bakıyorlardı. Baktıkları her nokta kararmış, infazlar artık kesinleşmişti... Üçü de birbirinden daha az konuşmaya çalışıyordu. Çocuklarının hayat kardeşliği, üç babayı Ankara'da omuz omuza getirmişti. Üçü de halktan insanlardı... 5 Mayıs akşamı, sabah buluşmak üzere vedalaşıp ayrıldılar. O sabah oğulları asılacak üç baba, Ankara'nın karanlık sokaklarına doğru, üç ayrı yöne uzaklaştı. Hıdır İnan bir yakınlarının evinde, Cemil Gezmiş bir otelde kalıyordu. Beşir Aslan'ın evi Ankara'daydı. Sabah otelde buluşacaklardı.
YAN YANA YAŞAMIŞ, YAN YANA ÖLMÜŞLERDİ, AMA YAN YANA GÖMÜLMELERİ ENGELLENDİKitabı okudu
196 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.