Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Umutcan Yücetaş

Umutcan Yücetaş
@umutcanyucetas
Radyo Tv Sinema
Lisans
İstanbul
Wertheim, 17 Nisan
75 okur puanı
Ocak 2018 tarihinde katıldı
…insan şu sefil dünyada hiç uğruna yaşadığına yanıyor.
Sayfa 21 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Dünya, hayvanların bir tür yarı özgür halde yaşadığı, düzmece dağların, yapay ormanların, göle benzer su birikintilerinin bulunduğu, ama dört bir yandan demir parmaklıklarla çevrilmiş bir hayvanat bahçesine benzetilebilirdi.
Sayfa 18 - Yapı Kredi Yayınları
Evren bana kocaman bir kafes, daha doğrusu bir çeşit kocaman zindan; gökyüzü ufuksa ötesinde başka şeylerin bulunduğu -ne acaba?- duvarlar gibi geliyordu. Uçsuz bucaksız bir uzaydaydım, ama yine de dört duvar arasına kapatılmış durumdaydım. Daha doğrusu, ben bir tür kocaman gemideydim, gökyüzü de kocaman bir kapağa benzer bir şeydi sanki. Sayısız mahpus vardı zindanda. Bu mahpusların çoğunun işin bilincinde olmadığını sanıyordum. Ne vardı acaba surların ötesinde?
Sayfa 17 - Yapı Kredi Yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Küller altında harlı bir ateşin yattığını hissettin mi hiç? Nerde!.. Ruhumu istediğim kadar sorguya çekeyim, kıyısını bucağını karıştırayım, hiçbir derin titreşim bulamıyorum orada. İnsanın iç dünyasının külrengi mekanlarında, daha başka yıkıntıların altında yatan daha başka yıkıntılardan başka bir şey yok. Peki ama, yıkıntı varsa, belki de daha önce bir tapınak, ışıklı sütunlar, mumlarla aydınlatılmış bir sunak vardı? Yalnız bir varsayım bu. Gerçekte, hiçbir zaman, hiçbir şey olmadı orada belki de kaos dışında.
Sayfa 10 - Yapı Kredi Yayınları
Düşünsenize, çalışmaya artık gereksinim duymamak!
Sayfa 7 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
"Aslında hiçbirine inanmıyorum. Yaratılmış olduğumuz düşüncesi bana saçma geliyor. Tesadüfen oluşmuş doğanın tesadüfen oluşan çocuklarıyız işte.”
Sayfa 36 - Doğan Kitap
Şak diye, birden uyanmak dedikleri şey bir yalan. Mahmur ve pusludur, sonra bulanık suda nişastanın yavaş yavaş dibe çökmesi ve köpüğün yavaşça yukarı çıkması gibi gözlerim sonunda usançla açılır. Sabahların utanması yoktur. Çeşit çeşit üzücü anı aklıma düşer, katlanılmaz bir hal alır. Hiç sevmem, hiç hem de! Sabahları en çirkin halimleyimdir. İki bacağım da yorgunluktan bitkin, daha şimdiden hiçbir şey yapmak istemiyorum. Uykumu alamadığımdan mı acaba? İnsanların en zinde olduğu vaktin sabah olduğu da bir yalan. Sabahlar gridir. Her zaman öyledirler. En boş şeydir. Ben sabah yer yatağının içerisinde, her zaman karamsar olurum. Gerçekten berbat. Bir sürü çirkin pişmanlık... hepsi bir anda üşüşerek yüreğimi doldurur, ben de acıdan kıvranıveririm. Sabahlar eziyettir.
Sayfa 7 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Şimdi, şimdi, şimdi, avucuma alsam bile "şimdi" çok uzaklara uçup gidiyor ve yeni bir "şimdi" geliyor.
Sayfa 28 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Her şey iyiydi eskiden; güler yüzlü ve dostçaydı her şey.
Sayfa 135 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Zaten kadınla erkeği doğumlarından itibaren ayıran bir toplum ancak tecavüzcü yetiştirebilir.
Sayfa 111 - Doğan Kitap
Reklam
...insan kendine karşı acı ve öfkeden başka ne hissedebilir, bilmiyordum.
Sayfa 23 - Doğan Kitap
Sırf var olduğu için şiddetle utanan birini iyileştirecek hiçbir şey yoktu bu dünyada.
Sayfa 23 - Doğan Kitap
Bardağı taşıran son damla gibi... Hiçbir zaman bardağa ait olmamış ve gelişiyle her şeyi altüst etmiş o damla gibi hissediyordum kendimi.
Sayfa 22 - Doğan Kitap
Neden hayatta kaldım? Herkesin yerini bulup oturduğu kalabalık bir sofrada, ayakta kalmış gibi hissediyorum.
Sayfa 22 - Doğan Kitap
Hiç var olmaması gereken biri gibi hissediyorum kendimi.
Sayfa 22 - Doğan Kitap
232 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.