Hm, bugün İsrailiyat diyoruz
Bazı sahabiler Kur'an'ı Kerim'in vermediği tafsilatı öğrenmek için kitap ehli arasından İslam'a giren kimselere -Abdullah bin Selam, Ka'b el-ahbar ve diğer yahudi ve hıristiyan ilim adamlarına- müracaat edip sorular sordukları görülen bir husustur.
Sayfa 72 - Buruc YayınlarıKitabı okuyacak
Kahvenin yarısı Demokrat, yarısı halkcı'ydı. Kabak Hafız ne şişi ne ne de kebabı yakmamak, başka bir değim ile ne kızı verip ne dünürcüyü darıltmamak için politik anlamda birbirine zıt iki ayrı kampı tutan kahve halkından uzak ama her iki guruba da hoş görünmeye dikkat ederdi.
Reklam
Türkiye’de de kadınlar daha çok kitap okuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2011 yılında açıklanan verilerine göre Türkiye’de kitap okuyanların %61’i kadın ve en çok tercih edilen tür %38 ile romanmış.
Doğan KitapKitabı okudu
Ortaçağ'da İslam
Akdeniz havzasında, İslam hâlâ ileride tecimsel düzen haline gelecek olan şeyin zirvesindedir. Hilafetin başkenti Avrupa'nın en büyük kenti Còrdoba( Kurtuba)' da Arapça konuşulur, Yunanca düşünülür ve Latince, Arapça ya da İbranice dua edilir. Halifenin kitaplığındaki kitapların sayısı Avrupa'nın tüm kitaplıklarındaki toplam kitap sayısından fazladır.
Sayfa 54
Kurtuba Cami'sine
Gündüzsüz ve gecesiz Zamanın kalbinden başka Nedir senin gündüzlerin, Nedir senin gecelerin... Bak ebedî ve hiç silinmez renkleri var, Allah adamının tamamladığı şu eserin! Ey Kurtuba Camii, aşktandır varlığın senin... (Muhammed İkbal)
Dolaylı muhatablar söz'le, müşterek bir 'şimdi' içerisinde karşılaşmadıklarından, ister istemez söz'ün delâletini, söz'ün kendi bağlamında aramak zorundaydılar; ne ki kocaman bir tarih vardı metin'le kendi aralarında. Söz'ü doğrudan işitmemişler, ona doğrudan muhatab olmamışlardı. Bilakis söz'ü koca ciltlerin sayfaları içerisine sıkışmış ve üstelik etrafını bir 'yorumlar hâlesi' sarmış bir durumda buldular. İşin garip tarafı, bu koca ciltlere iyi bir eğitim almadıkça, temel âlet ilimleriyle mücehhez olmadıkça yaklaşmaları da mümkün değildi. Dil ilimlerinde maharet kesbetmeden Ebu Ubeyde, Ferra, Zemâhşerî, Ebu Hayyan, Kadı Beydavî gibi âlimlerin tefsirlerini, kelâm ve felsefe okumadan Fahr'ur-Razî'nin tefsirini, hadis ve fikıh tahsil etmeden Beğavî'nin, İbn Kesîr'in, Kurtubî'nin, Cessâs'ın, Ebu Bekir İbn'ul-Arabî'nin tefsirlerini okuyamaz, okusalar bile kavrayamazlardı. Metin'le dolaylı muhatablar arasındaki mesafenin iyice açılması ve böylelikle halkın metnin dil ve üslubunu kolaylıkla kavrayamayacakları bir konumda yer alması, ister istemez, metnin dilini “herkesin anlayabileceği bir dil", metnin ele aldığı bazı me- seleleri ise, “herkesin anlayabileceği türden meseleler" olmaktan çıkarmış, metnin dili ve bu dilde ifade edilen bazı meseleler, kaçınılmaz bir surette köklü sa’y u gayretlerin sonucunda kavranabilecek bir mahiyete bürünmüşlerdi.
Sayfa 101Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.