“Kalkıyorum yataktan beynimi kemiren binlerce dert, düşünce…
Günlerdir içimi kemiren sıkıntılar “ne olacak bu halim” derken duraksıyorum…
Utanıyorum
Kalbim sızlıyor.
Bazı insanlar diyorum belki asla tahmin bile edemeyeceğimiz şeyler yaşıyor. Çocuklar çiçek toplamak yerine travmalar topluyorlar
Bugün bir değil bir sürü küçük Fatma ölüyor, Küçük Ali ölüyor, Küçük Ömerler ölüyorlar ve dün de annelerini öldürmüşlerdi, yarın da babalarını öldürecekler…
En acısı insanlar için hiçbir anlam ifade etmiyor, herkes derdine, işine mutluluğuna dönüyor ama tüm gidenler ardından gelecekleri hesap sormak için bekliyor.
Bir şey yapamamaktan, susmaktan, öylece yoluna gitmekten hesaba çekilir mi insan? İşte mahşer kuruluyor ve çekiliyor…
Derin bir nefes alıp göğsümdeki dertleri havaya savuruyorum, daha derin bir nefesle daha büyüğünü alıyorum göğüs kafesime iyileşmek için gittiği hastanede üzerine bomba yağmış küçük Alilerin derdini… İçimde fırtına, oturuyorum masaya, çalış diyorum nereden dokunabileceksen oradan çalış. Silkele yakandaki fani derteleri, hevesleri, geçici hisleri…
Eli yakanda çocuklar biriktirme mahşerde. Dinine sahip çıkanlar gibi, korkusuzca Allah adına savaşanlar gibi Kudüs için direnenler gibi çalış islam adına, müslümanlar adına…
Öyle Aliler öyle Ömerler yetiştir ki gün gelip ölen Alilerin, Ömerlerin hesabını sorsun, İslam’ın adına durmadan çalışsınlar. Ama bugün sen islam adına çalışmazsan olmaz!”
Milletin bağrında açılmış bu yara nasıl geçecek? Nasıl sarılacak? Ya da geçecek mi? Hiç geçmeyecekmiş gibi. Tetikte yatıyorum, uyuyamıyorum, yemek yemeye, su içmeye, gülmeye utanıyorum. En önemlisi de korkuyorum. Hepimiz için...
Gökteki yıldızlar kadar sayısız
Ah yurdumun kimsesiz ve yoksul çocukları
Anladım farkınız yok koparılmış başaktan!
Alın bu gözlerin benden, alın bu yüreği artık
Utanıyorum yaşamaktan.
...baba ben artık bu evde yaşamak istemiyorum
yıllardır ruhumuzu öldürdün bu evde
hayatında bir roman okumadın
bir sinemaya gidip heyecanlanmadın beni ve annemi bu çirkin eşyanın içine hapsettin
yemekten ve uyumaktan başka bir şey düşünmedin
bende bütün duygular senin bu inatçı duygusuzluğuna karşı gelişti
kuru mantığınla içimizi kuruttun
Hatırladıkça aklımdan geçen cümlelerimden utanıyorum. Yanaklarım yeni yetmeler gibi al al. O muhteşem on günün anlattığın cümleler içinde utanç bastı hatırladıklarımdan.