Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kaldırımlar, bidonlar ve uygarlık... Oslo sokaklarında Coşkun Ağabey'le (Özarı) yürüyoruz. Rahat yürüyoruz. Çünkü kaldırımlara park etmiş tek araba yok. Orası insanlar için. Kaldırımlar yoldan iki santim yukarıda topu topu. Araba çıkmaya kalksa şoför fark etmez bile, o kadar alçak... Coşkun Ağabey ''Kim dedi, şimdi hatırlayamıyorum'' dedi.. ''Ama
Hayata gülmek onun için ağlamaktan daha uygar bir davranıştır. /Anonim
Reklam
Okuduğunuz eser sizi fikren yükseltir, içinizi iyi ve mert duygularla doldurursa, onun hakkında karar vermek için bu duygu yeterlidir. Alexander Pope Asıl iktidarın kitapta olduğunu gördükten sonra, hükümdarlar da kaleme sarılıp kitap yazmaya başladılar. Alfred de Vigny Kitaplar benim sevgili dostlarım, gerçek yol gösterenlerimdir; çünkü iki
Tarihte ilk kez bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip burası benimdir diyen ve buna inanacak kadar saf insanlar bulabilen ilk insan, uygar toplumun gerçek kurucusu oldu. O zaman biri çıkıp çitleri söküp atacak ya da hendeği dolduracak, sonra da insanlara; sakın dinlemeyin bu sahtekârı, meyveler herkesindir toprak hiç kimsenin değildir ve bunu unutursanız mahvolursunuz diye haykırsaydı işte o adam insan türünü nice suçlardan, nice savaşlardan, nice cinayetlerden kurtaracaktı. Jean Jacques Rousseau
"Hayvanlar için başka, daha akıllıca ve belki de mistik bir anlayışa ihtiyacımız var. Evrensel doğayı unutup, gelişmiş hünerlerle yaşayan uygar insanlar canlılara kendi penceresinden bakıyor ve çarpık bir resim görüyor. Hayvanları hor görüyoruz; yetersizliklerinden dolayı, bizden daha alt bir form aldıkları trajik kaderlerinden dolayı. Bu bakımdan biz hata yapıyoruz, büyük bir hata. Hayvanları ölçmek insanlara kalmamalı. Bizim dünyamızdan daha erişkin ve daha tam bir dünyada özgürce gezebilirler, bizim kaybettiğimiz ya da hiç sahip olmadığımız hislerle ve bizim hiçbir zaman duyamayacağımız seslerle beraber. Onlar kardeşlerimiz değil; onlar daha aşağı da değil; onlar başka toplumlar, bizimle birlikte aynı yer ve zaman ağında bulunmuş olan dünyanın görkeminin ve eziyetinin mahkumları." Henry Beston (The Outermost House) Earthlings belgeselinden alıntıdır.
Kitaplar bir odanın olduğu gibi, bir kafanın süsü olmaktan ibaret değildir, onlar uygar her insanın günlük ekmeği, ruhun gıdasıdır. Suut Kemal Yetkin
Reklam
Atatürk, 19 Ocak 1923’te, İzmit’te halka yaptığı konuşmada, ülkenin yoksulluğunu şu sözlerle açıklamıştı: “Memlekete bakınız! Baştan sona kadar harap olmuştur. Memleketin Kuzey’den Güney’e kadar her noktasını gözlerinizle görünüz. Her taraf viranedir; baykuş yuvasıdır. Memlekette yol yok, memlekette hiçbir uygar kurum yoktur. Memleket ciddi düzeyde viranedir; memleket acı ve keder veren, gözlerden kanlı yaş akıtan feci bir görüntü arzediyor. Milletin refah ve mutluluğundan söz etmek mümkün değil. Halk çok yoksuldur. Sefil ve çıplaktır”.
Topluma uyum sağlayamıyorsun diye kendini eleştirebilirsin ama kendini suçlu bulma. Belki de sen daha uygar bir topluma uyum sağlayabiliyorsundur. (Nur Yaycıoğlu)
Can Dündar
Cemil Bey, 18 Ocak 1971 tarihinde oğluna yazdığı açık mektupta şöyle diyor: Karlı bir şubat sabahı Ayaş’ta gözlerini açtığın zaman ilk işin ağlamak olmuştu. Şimdi anlıyorum; çünkü karşısında yaratık olarak ilk defa bizi görmüştün: İnsanları… Yani bütün istikbalini onların mutlu olmaları uğrunda feda edeceğin insanları… Canavarların en korkuncu olan bizleri… Tanrı’nın bahşettiği zeka ve yetenekleri, zehirli birer hançer gibi hemcinslerinin azap çekmesine kullanan uygar yaratıkları… Onları gördün ve içinden, ‘Ben bütün ömrümü bu nankör yaratıklar arasında mı geçireceğim’ diye düşündün. Onun için ağladın. |Can Dündar - Abim Deniz
Nereden bileceksin uygar dünyanın kadınlarını? Her zaman yanımızda yürür kadınlarımız, o dediğimiz “eş” eşitten gelir… Bizim için onlar; evimiz, soframız, aşımız, işimiz, kapımız, çatımız, hayat arkadaşımız, aklımız, güvenimiz, gururumuz, aşkımızdır… Biz kadınlarımızı kuluçka makinesi gibi görmeyiz… Doğurmuyor diye üzerine kuma gelmez… Doğursa da bizimdir, doğurmasa da bizimdir… Bekir Coşkun Sözcü Gazetesi 8haziran2016
Reklam
Mustafa Kemal Atatürk
Bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz.
ADAMIN HASI, Adamın hası, ayrılıkta belli olur. Kadınlarla tanışırken, sevişirken, işler yolundayken, hepsi kibar görünür; kur yaparlar, kapı açarlar, sandalye tutarlar, çiçek alırlar; ağızlarından bal damlar. Sonra gün olur, ayrılık kapıyı çalar. İşte o zaman, vitrin kırılır, cila dökülmeye başlar. Uygar sandığınız o adam, anında yoldan çıkar; bağırır yok yere, dili çatallaşır, birden küstahlaşır. Kıskanç, pinti, aksi bir magandaya dönüşür. Durup dururken eski defterleri açar, unutup gittiğiniz bir gecenin, sohbetin, kişinin hesabını sorar. “Sen zaten…” girişiyle başlayan suçlamalar, “Ben aslında…” itirafıyla devam eder. O konuştukça fark edersiniz ki, siz kendinizi feda ederken, o bambaşka yollara sapmıştır... ALINTI
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.