Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
112 syf.
10/10 puan verdi
“Dünyada Bir Başına” hikayesi okul ikliminde başlayan ama bunun yanında İstanbul’un tarihi ve kültürü ile ilgili çok güzel bilgiler veren harika bir kitap. Okulun müdürü Haldun Bey, felsefe öğretmeni Gülbin Hanım, okulun hizmetlisi Uygar, öğrenciler Ela, Selen, Nergis, Pelin ve Kerem ile sürüp giden harika bir hikaye.Bunun yanı sıra kitapta Firüz ve Eylem adında çok şirin iki hayalet var. Yanlış duymadınız çok şirin iki hayalet. Özellikle bu iki hayalet fikrini çok benimsedim. Hikayenin kurgusuna o kadar güzel yedirmiş ki Birsen Hanım. Bence başka bir yazar bu durumu çok zor yapardı. Birsen hanım bu konuda ustalığını konuşturmuş. Okuldaki öğrenciler üzerinden yaptığı durum tespitleri de bir o kadar kitaba çok farklı bir anlam katmış. Neden mi? Öğrenciler üzerinden toplumda süregelen ama çokta farkında olmadığımız ya da olmak istemediğimiz yozlaşmışlıklara bir atıfta bulunmuş. Ayrıca öğrenciler üzerinden psikolojik tahliller yaparak içinde bulunduğumuz toplum yapısı ile ilgili okuyucuya bir farkındalık kazandırmış. Kısacası yine harika bir kitap yazmış Birsen hanım.
Dünyada Bir Başına
Dünyada Bir BaşınaBirsen Ekim Özen · Xlibris · 20241 okunma
Vahşi olmak için doğdum Uygar olmak için büyüdüm Özgür olmak için öldüm.
Reklam
"Belki de bu çeşitlilik yüzünden insan kan dökmekte zevkler aramaktadır. Olan budur işte. Fark ettiniz mi acaba, en zarif kan dökücülerin hemen hepsi en uygar beyefendilerdir."
AYYY HOCACIM ENERJİ NASILSIN (Sevgi hocayı ve Uygar hocayı görmüşümdur)
Uygar yaşam, sizin de bildiğiniz gibi, hepimizin seve seve işbirliği yaptığı çok sayıda yanılsamadan oluşur. Sorun şu ki bir süre sonra bunların yanılsama olduğunu unutur ve gerçeklik etrafımızda parçalandığı zaman büyük bir şok geçiririz.
Sayfa 251 - J. G. BallardKitabı okudu
Medeni insanın hali bir başka oluyor.
Öpeceğine ısırıyor adamı, öpüşmeyi bilmiyor. Uygar insanlar gibi öpüşmeyi kısa sürede ona öğrettim.
Reklam
Immanuel Kant ve "kula kulluk etmemek"
Uygar insan olgun insandır ve olgunluk da kendi geleceğini akılcı düşüncelerle belirlemektir. Bir başkasına bağımlı olan insan artık bir insan değil, yalnızca birinin malıdır.
Ergun Kocabıyık - Cennet Cennet Dedikleri... Yunus Emre'nin bir beyti üzerineKitabı okuyor
Avrupa'nın büyük bölümünde dinsel yasalar, engizisyon, cadı avları gibi kurum ve uygulamalar yüzyıllar öncesinde kalmıştır. Türkiye belki ortaçağını çok daha uygar biçimlerde yaşadı. Ama ne var ki, Türkiye'de bugün dahi yaşayan bir ortaçağ var. Birçok yörede kadınların gördüğü muamele, "terbiye" amaçlı dayağın yaygınlığı, on yıl önceki Sivas olayı, günümüzdeki ortaçağın somut örnekleridir. Batı'nın çoğu yerinde dinsel yasalar çok geçmişte kalmış bir olgudur, oysa İslam dünyasının birçok ülkesinde şeriat yürürlüktedir, Türkiye gibi yürürlükte olmadığı yerlerde de pek çok insan bunun uygulanmasını istemektedir. Kimi Müslüman ülkelerde şeri ceza hukukunun recm (taşlayarak öldürme) cezası dahi uygulanmaktadır. İslamcı ailelerin, çocuklarını yetiştirirken cehennem azabı korkutmalarıyla onların duygu ve düşünce dünyaları üzerinde kurdukları ağır baskı başlı başına bir insanlık faciasıdır.
Sayfa 297
Uygar toplum kanun değişikliğiyle, silah zoruyla değil, her bir anne-babanın bilinçli gayretiyle zaman içinde inşa edilir.
Şeriat, İslamiyeti ortaçağa, geri kalmış ülkelere bağlayan bir zincirdi. Bu zincirin Türkiye'de kırılmış olması, İslamiyete, çağdaş dünyanın, ileri ülkelerin dini olma olanağını vermiştir. Şeriatın yürürlükte olmaması, Türkiye (ve diğer Müslüman ülkeler) için bir kalkınma, bir varolma sorunudur. Zira şeriat ya da şeriatçılar, kadını eve kapatmak istemektedirler. Oysa kadının kalkınma yarışının dışına itilmesi, Türkiye'de nüfusun yarısının kalkınma yarışına katılmaması demektir. Tek ayakla yarışılabildiği görülmemiştir. Bu durumdaki Müslüman ülkelerin ileri, uygar ülkeler arasında yer alma umudu yok demektir. Üstelik kadının toplum hayatından soyutlanması, onun kültür düzeyinin de düşürülmesi demektir. Oysa erkek çocuklar dillerini (anadili) analarından öğrenirler, babalarından değil. En önemli kültür aracı dilimizdir, en temel eğitim ananın çocuğuna dili öğretmesidir. 500 sözcük bilen ananın yetiştireceği erkek çocuk başka, 1.500 sözcük bilen ananın yetiştireceği erkek çocuk başka olacaktır. Demek ki kadınların eve kapatılması, erkeklerin de düzeyinin düşmesiyle sonuçlanacaktır.
Sayfa 190
Reklam
"Kabul etmeliyiz ki aşktan meşkten çoktan vazgeçti Türk kadını. Dövmeyecek, sövmeyecek, ayrılmak istedi diye hunharca öldürmeyecek, uygar bir eş arıyor yalnızca."
Büyümek istemeyen yaşlılara erken katıldık.hayatın acı ve dar açısına kıstırıldık.
İnsanları sadece tek amaçla, "var olabilmek" için uygar bir toplum içinde bir araya getirmeyi deneyin hele! "Chacun pour soi et Dieu pour tous"¹. gibi ahlaki formülden başka bir şey elde edemezsiniz. Bu parolayla uygar bir toplum asla uzun süreli yaşayamaz! ¹. Her insan kendisi için ve Tanrı herkes için!
Sayfa 1142 - Yapı Kredi Yayınları
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.