Eee”si, gidip Müzeyyen’i uyandıracak, “Müzeyyen, midem yanıyor,” diyecektim. O da, “Gastritin
vardır,” diyecekti. Madara bir durum olacaktı. Mideyi karıştırmamalıydım. Işığı hiç yakmasan, belki
de karanlıkta dolaşan bir siluetten korkacaktı. Yatak odasında, yer yatağının yanı başında duran
akrobat lambayı kullanabilir, kafasını yere eğer, yakardım. Yeterdi. Er geç gözünü açar, beni orada
geyik gibi bekler halde görürdü. Bazı gece yarıları uyanır, beni, kendisini seyrederken bulurdu.
Yüzümü okşar, burnumu oynatır ya da göğsüme sokulur, yine uyurdu, içim büyür, içimde dolunay
olur, önünden ince bir bulut geçer, bedenim manzaraya dar gelir, burun direğim sızlardı. Usulca
kalkar, pencerede bir sigara içerdim. Saray uyur, burnu uyur, şehir uyur, martılar uyumazdı. Bir de
karşı apartmanın arka pencerelerinden biri. O ışık bana iyi gelirdi. Nedenini bilmezdim.