Eee”si, gidip Müzeyyen’i uyandıracak, “Müzeyyen, midem yanıyor,” diyecektim. O da, “Gastritin vardır,” diyecekti. Madara bir durum olacaktı. Mideyi karıştırmamalıydım. Işığı hiç yakmasan, belki de karanlıkta dolaşan bir siluetten korkacaktı. Yatak odasında, yer yatağının yanı başında duran akrobat lambayı kullanabilir, kafasını yere eğer, yakardım. Yeterdi. Er geç gözünü açar, beni orada geyik gibi bekler halde görürdü. Bazı gece yarıları uyanır, beni, kendisini seyrederken bulurdu. Yüzümü okşar, burnumu oynatır ya da göğsüme sokulur, yine uyurdu, içim büyür, içimde dolunay olur, önünden ince bir bulut geçer, bedenim manzaraya dar gelir, burun direğim sızlardı. Usulca kalkar, pencerede bir sigara içerdim. Saray uyur, burnu uyur, şehir uyur, martılar uyumazdı. Bir de karşı apartmanın arka pencerelerinden biri. O ışık bana iyi gelirdi. Nedenini bilmezdim.
“Acılar ve ayrılıklar nasıl günlere yayılırsa, mutluluk ve aşk da an’lara yayılır. Aşk an’dır, kısadır, kesintilidir. Ayrılık saatlerdir, günlerdir, kesintisizdir. Aşk parçadır, ayrılık bütün. Doğrudan kalbe verilen kısa şoklar gibidir aşk. Beden kalpten başlayarak kasılır, sarsılır. Bazen verilen aşk kalbe fazla gelir. Âşık kaybedilir. Bazen de tam dozundadır, yeterlidir. Bu gibi durumlarda âşık salisenin binde biri bir zaman diliminde uyur uyanır. Görülen yeniden görülür, duyulan yeniden duyulur. Yaşanılan yeniden yaşanır. İşte bu yüzden birçok âşık o an’ı daha önce yaşadığını düşünür. Âşık olduğu kişiyi daha önce de tanıdığını. Oysa bu kesinlikle bir yanılsamadır. Kesin olan bir şey daha vardır; âşıkken dünya daha hızlı döner.”
Reklam
BURSA’DA ZAMAN Bursa’da bir eski cami avlusu, Küçük şadırvanda şakırdayan su; Orhan zamanından kalma bir duvar… Onunla bir yaşta ihtiyar çınar Eliyor dört yana sakin bir günü. Bir rüyadan arta kalmanın hüznü İçinde gülüyor bana derinden.
Ağlamak, Unutmak kadar kolaydır inan. Sevin ağlayabiliyorsan, Sevin ağlıyorsan, Gül ağlayabiliyorum diye, Gül ağlıyorum, ağlıyorum diye. Sana birşey yapamam Ağlayamıyorsan...
Bakmayın siz filmlerin abartısına, fakir ve önemsiz insanların aşık oluşları da basit ve önemsizdir. Öylesine, uyur uyanır gibi, su içer, film seyreder gibi aşık oluveririz.
Yatak odasında, yer yatağının yanı başında duran akrobat lambayı kullanabilir, kafasını yere eğer, yakardım. Yeterdi. Er geç gözünü açar, beni orada geyik gibi bekler halde görürdü. Bazı gece yarıları uyanır, beni, kendisini seyrederken bulurdu. Yüzümü okşar, burnumu oynatır ya da göğsüme sokulur, yine uyurdu. İçim büyür, içimde dolunay olur, önünden ince bir bulut geçer, bedenim manzaraya dar gelir, burun direğim sızlardı. Usulca kalkar, pencerede bir sigara içerdim. Saray uyur, burnu uyur, şehir uyur, martılar uyumazdı. Bir de karşı apartmanın arka pencerelerinden biri. O ışık bana iyi gelirdi. Nedenini bilmezdim.
Sayfa 32 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
297 öğeden 281 ile 290 arasındakiler gösteriliyor.