Kötülük kendi zehrinin en büyük kısmını içine çeker ve kendi kendini zehirler. Kötülük bedenin içinde bir tür yara, ruhtaysa bir pişmanlık bırakır ki bu sonuncusu sürekli olarak kendini tırmalar ve kanatır. Zira akıl diğer üzüntü ve acıları silerken pişmanlığınkilere hayat verir ve bunlar içeriden geldikleri için çok daha vahimdir...
Ona baktikça nedensiz bir üzüntü kaplamişti içimi. Nedensiz üzüntünün ayağı daha siz çocukken alışır kapiniza. Bir kere yüz verip buyur edenin, dost bilip eşikten geçirenin vay haline, vay ömrüne!
Şöyle ya da böyle her ilişki bitmek zorunda. Ömür boyu Garanti diye bir şey yok. Güneşin batışını görmekten üzüntü duyduğun için doğuşunu izlemekten zevk almayı reddetmek gibi bir şey bu.
Bu kıvranışı kime söylemeli, nasıl? Her dalga bir üzüntü köpüğü. Bir meyve kabuğu gibi kendimi yüzüstü denize bırakmalı. Tükürüğümün şekerli tadını keşfetmeli. Tuzla ağırlaşmalı kirpiklerim. Dalgaların gürültülü sığınağında insan sesleri erimeli, denizin içinde kırılmalı ışıklar; uzun uğultular duymalıyım önce, sonra sessizlere bölünen sessizlikler... Kabarcıklar saçlarıma üşüşmeli. Ya da bir koş eve dönüp avuçlarımın içinde öldüresiye sıkmalıyım balığı. Herkesten önce.
Şöyle ya da böyle her ilişki bitmek zorunda.
Ömür boyu garanti diye bir şey yok. Güneşin batışını görmekten üzüntü duyduğun için doğuşunu izlemekten zevk almayı reddetmek gibi bir şey bu.-- --Bunu böyle söylediğiniz zaman çılgınca görünüyor, ama benim yaptığım bu işte. Yeni bir insanla tanışıp ondan hoşlandığımda hemen ona veda etmenin nasıl bir şey olacağını hayal etmeye başlıyorum.--
Sen de sabret ve üzül.
Çünkü gam yemek ve üzüntü çekmek istiğfar demektir, işte bundan sonra gerçek sevinç hâsıl olur.
Bu öyle bir sevinç ki gamı ve kederi yoktur; dikensiz bir güle ve baş ağrısı vermeyen bir şaraba benzer.
“ama hata yapma ya da başkalarını mutsuz etme kastı olmadan da hata yapılabilir ve üzüntü verilebilir. Düşüncesizlik, başka insanların duygularına karşı dikkatsizlik, kararsızlık da aynı işi görür.”
... yalnızlığın depresyon belirtilerinden önce geldiği ortaya çıkmıştı. Önce yalnızlık hissediyordunuz; peşi sıra umutsuzluk, derin bir üzüntü ve depresyon geliyordu. Etkiler de muazzamdı. Kültürümüzde yalnızlık aralığını düz bir çizgi gibi düşünün. Bu çizginin bir ucunda yüzde 0 yalnızlık olsun, diğer uçta yüzde 100 yalnızlık. Orta noktadan-yüzde 50-yüzde 65'e doğru ilerlediğinizde, depresyon belirtilerinin ortaya çıkma riski sekiz kat artıyordu