Kürt Tasavvuf Edebiyatının bir şaheseri olan Mela'nın Divanı'nı anlamak ve bu okyanusa dalıp nâdide inciler çıkarmak, kolay bir iş değildir. Çünkü divanda tasavvuf, felsefe, tarih, estetik, belâğat, psikoloji, kozmoloji, astronomi, epistemoloji, eskatoloji gibi fizik ve metafizik konular yer almaktadır. Rabbanî bir mutasavvıf, önder bir şair, büyük bir İslam bilgini, hakikatbîn bir düşünür, hak ve hakikat âşığı bir filozof olan Cizreli üstat Melâ; tasavvuf felsefesini gayet güzel ve açık bir tarzda özetlemektedir. Vahdet-i vücut doktrini gibi zor anlaşılan girift konuları bile, Kürt dilinin semantik imkânlarını ustalıkla kullanarak son derece çekici, ikna edici ve etkileyici bir form içinde takdim etmektedir. Bu araştırmamızda haddimizi aşarak hata etmediğimizi söyleyemeyiz. Bu itibarla yaptığımız hatalardan dolayı Mela'nın ruhâniyetinden af, irfan sahibi okuyucularımızdan da özür dileriz. Prof. Dr. Abdulbaki Turan
Sayfa 12
Vahdet-i şuhûd İmâm-ı Rabbânî Ahmed Sirhindî'ye göre, sûfilere seyr u sülûk esnâsında tevhîd iki türlü zuhûr eder. 1. Tevhîd-i vücudî 2. Tevhîd-i şuhûdi Tevhîd-i vücûdî (Vahdet-i vücûd) mertebesinde sâlik "varlığı bir olarak bilir" ve böyle inanır. Allah'tan başkasını yok bilir, tecellîlerini de hayâl olarak kabul eder. Tevhîd-i şuhûdî (Vahdet-i şuhûd) mertebesinde ise sâlik "varlığı bir görür". Sadece Allah'ın varlığını görür ancak ondan başka varlıklar da olduğunu inkâr etmez. Ahmed Sirhindî bu iki vahdet (birlik) telakkîsini Güneş ve yıldızlar örneği ile anlatmıştır: Gündüz Güneş doğunca yıldızlar görünmez hâle gelir. Bu esnâda bir kimsenin "Gökyüzünde yıldız yok, sadece Güneş var" demesi ve böyle inanması Vahdet-i vücûd ehlinin hâline örnektir, ilme'l-yakîn mertebesidir. Yani Sirhindî'ye göre Vahdet-i vücûd bir algı yanılmasıdır. "Gökyüzünde Güneş' ten başka bir şey göremiyorum ancak bu durum yıldızların olmadığı anlamına gelmez, yıldızlar vardır ancak Güneş'in yoğun ışığı sebebiyle örtülmüş, görünmez hâle gelmişlerdir" diye düşünen kişi ise Vahdet-i şuhûd ehlinin hâline örnektir, ayne'l-yakîn mertebesidir. Eğer bu kişinin görüşü güçlenir ve Güneş ile yıldızları ayrı ayrı görebilirse bu, diğer ikisinden daha yüksek bir mertebe olan hakka'l-yakîn (abdiyet:kulluk) mertebesidir. Prof. Dr. Necdet Tosun İmâm-ı Rabbânî risaleleri
Reklam
Her şey, her ân helâkte; yine her şey, her ân hayatta. Allah her ân her şeyi yok ve her ân her şeyi var eder. Vahdet-i Vücut nüktelerinden biri de budur..
Okuması Biraz Sabır Gerektiren Kaside(Yokluk Üzerine)
KASİDE-İ ADEM (YOKLUK KASİDESİ) Can verir âdeme endişe-i sahbâ-yı adem Cevher-i can mı aceb cevher-i minâ-yı adem Yokluk kadehinin düşüncesi insana can verir. Acaba yokluk şarabının özü canın cevheri midir? Çeşm-i im'ân ile baktıkça vücûd-i ademe Sahn-ı cennet görünür âdeme sahrâ-yı adem Yokluğun vücuduna tetkik (inceleyici) edici
Hakkın ilmi yenilenmez, sınırlanacağı bir durum ve hüküm onun hakkında ortaya çıkmaz.
Sayfa 106Kitabı okudu
Hakkın hakîkati, kendisini bilmesinin sûretinden ibârettir.
Reklam
1.000 öğeden 971 ile 980 arasındakiler gösteriliyor.