Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir insanı tanıdığınızı hissettiğinizde ona saygı duymanız çok daha kolaydır ve bu nereli olursa olsun, hangi kültür ya da hangi dinle yetişmiş olursa olsun bir insanın en temel insan haklarına saygı duyulması gerektiğini anlamamızı kolaylaştırır.
Sayfa 171 - Bilge Kültür Sanat Yayınları - 1. Basım; Ocak, 2008 - Çeviren Nurten HatırnazKitabı okuyor
“Ruhum daha rahat uyusun diye hayattan saklanmış sayılmam; sadece hayat değiştirdim, düşlerimde hayattaki tarafsızlığın aynısını buldum. Düşlerim bu konuyu başka sayfalarda ele almıştım irademden bağımsız olarak doğar içimde, çoğu zaman da gücendirir, incitir beni. Kendimde keşfettiklerim genellikle üzücü, utanç verici (belki de içimde bir parça insanlık kalmış utanç da neyin nesi?) ve korkutucudur.”
Reklam
Hayat herhalde bir katakulli değildi. Ama neydi? Bu hayatın bir manası olmak icap ederdi. İnsan dünyaya sadece yemek,içmek,koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı! Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı.
Ve yine olabilir ki, bu anahtar, Sizi kale gibi saran gerçekliğin Ve gündelik söylemlerin çeperinde Daha önce fark ettiğiniz, Ama ne yaparsanız yapın Açmayı başaramadığınız Gizli bir kapının kilidine uyabilir.
Sayfa 301
Dili ağzımın içine daldı ve dilime belli belirsiz değerek tekrar dışarı çıktı. Parmağını anüsümün çevresinde dolaştırıp duruyor, menisini deliğin içine itiyor, delik sessizce daha fazlasını isteyerek kasıldığında ağzından yumuşak bir hırıltı kaçırıyordu.
Goethe için geçerli düstur şudur: feragata evet, fakat bu dünyada dolu dolu bir hayat yaşamak için; bu dünyada düşmanca bir tavırla şehvetin öldürülmesine hayır. Bu onun tabiat dindarlığıyla alakalıdır. Bununla birlikte o asla İslam tasavvufunun çevresinden kopmaz. Goethe, dünyayı reddetmeyen Allah aşkı için bizzat Müslümanların amme şahidi, sufi ve şair Hafız'a istinat etmektedir. Kur'an'da müteaddit defalar öte dünyadan, kâfirler için cehennem cezalarından ve inananlar için cennet mükafatlarından bahsediliyorsa, o zaman insanlar bu Mukaddes Kitap'ta daha bu dünyada, daha doğrusu tabiatta, Allah'ın müessiriyetini fark etme, buna sevinme ve buradan kendi menfaatini temin etme yönünde teşvik edileceklerdir.
Reklam
Dudaklanmın arasından hafif bir inleme yükseldi. Elin, diye emretti. Tam zamanında elimi ağzıma götürdüm ve gelirken parmağımı ısırmaya devam ettim. Havai fişeklerin arasında gelmeye devam ediyordum. Bu muhteşemdi. Ama doymamıştım. Daha fazlasını istiyordum. Onu istiyordum. Onu doğru eğildim ve çılgınca öpmeye başladım. Elim pantolonunun üzerinden onu okşuyordu. Çok sertti. O da beni en az benim onu istediğim kadar çok istiyordu. Belki daha fazla istiyordu. Havai fişek gösterisi bitmemişti. Umurumda değildi. Beni yatağa götür, dedim, dudaklarının arasında. İnleme sırası ondaydı. Diğer ıslak bir öpücükle sesi bastırmaya çalışarak dilimi dudaklarının arasına yönlendirdim. tadı çok güzeldi. Bana yetmiyordu, onu orada güvertede becermek istiyordum. Her nasılsa kollarımı gevşetmeyi başardı
Ellerinin belimi sarması için bekledim ama onun yerine ellen elbisemin içinden popoma ulaştı. Nehirden hafif bir rüzgar esiyor ve çıplak haldeki aralığıma geliyordu. popomdaki elleriyle birleşince, durum çok daha baştan çıkarıcı bir hal alıyordu. Güzel, diye fısıldadı. Bana itaat ediyorsun. Ah, popoma dokunmasının nedeni külot giyip, giymediğimi kontrol etmekti. Nedeni ne olursa olsun, fark etmezdi. Bacağını güvertenin korkuluğuna uzattı ve gökyüzü ışıltıyla aydınlanmaya başlarken, eli popomu okşamaya devam etti.
Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması… İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu… İçimizde şeytan yok, içimizde acz var… Tembellik var… İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: Hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var…
Kendime hatırlatmalar... Hadi biraz neşelen kızım
Bir güzellik yaratmak istedin, ama güzellik hakkında hiçbir şey bilmezken nasıl yapacaksın bunu? Hayatın temel nitelikleri hakkında bir şey bilmeden hayat hakkında yazmak istedin. Dünya senin için bir Çin bulmacasıyken ve varoluş düzeni hakkında yazabileceğin tek şey, onu hiç bilmediğinken, sen tutmuş dünyayı ve varoluş düzenini yazmak istiyorsun. Neyse, hadi biraz neşelen oğlum Martin. Ona da sıra gelecek. Az, hem de çok az biliyorsun ama daha çok bilmeni sağlayacak doğru bir yolda gidiyorsun. Eğer şansın yardım ederse, ilerise bir gün bilinebilecek her şeyi bilirsin. Sonra da yazarsın.
Sayfa 127
Reklam
Parmakları ise klitorisimde daireler çiziyorlardı. Umutsuzca ve aşkla daha fazlasını isteyerek kıvranmaya başladım. Bu işkence beni adeta çılgına çevirmiş, aynı zamanda nefes nefese haykırarak hızla ve güçlü bir biçimde gelmeme neden olmuştu. Sonunda istediğim gibi içimde olduğunda ben hâlâ gelmeye devam ediyordum. Sertçe bastırırken, Ah, Tanrım. Kahrolası bir şekilde sıkısın, dedi.
Ve Kral benim!
... dile getirilmez sevinçleri, onlardan daha da şiddetli acıları taşıyan imgeleri ve düşünceleri sabırla kafada biriktirmenin ezelden beri bir alışkanlık, bir takıntı olduğu eski bir krallıkta oturuyorum...
Din farkı gözetmeyen bu tür önemli katkılar, özel olarak ilgili in­sanların dindarlıklarının değil, engin vizyonlarının eseri olmaktadır. Böyle olmakla birlikte, bu olgu Mahbubul Hak'ı daha az Müslüman yapmıyordu. Kendi alanında dine olan inancı güçlüydü-Cl950'li yıl­ların başlarında, Cambridge Üniversitesindeki lisans öğrenciliğimden, 1998'deki ani ölümüne kadar) onun yakın arkadaşı olma ayrıcalığına erişmiş bir kişi olarak bunu teyit edebilirim. Müslümanların, bir yan­ da geniş çeşitliliğe sahip bağlılıkları, öte yanda özellikle onların dar anlamdaki İslami kimlikleri olmak üzere, bu ikisi arasındaki ayrımın anlaşılması olağanüstü önemlidir. Bu ayrımın önemine yapılan vurgunun dördüncü nedeni, şu anda sürdürülmekte olan "terörizme karşı verilen savaşların" bazılarında, bu noktanın önemli oranda-ve bazen de tümüyle-gözden kaçırılı­ yor olmasıdır. Bunun amaca çok ters düşen sonuçları olabilir-ve ben bu sonuçların yeterince bol olduğuna inanıyorum. Örneğin, te­ rörizme karşı savaşta, dini "kendi tarafına" devşirme çabaları sadece çok verimsiz olmakla kalmamış, aynı zamanda, bana kalırsa, ciddi bir kavramsal yön sapmasınada uğramıştır. Bu konu, üzerinde daha ay­rıntılı durulmayı kesinlikle haketmektedir.
Sayfa 94 - Henkel
Beni yavaşça ve özenle öpmeye başladı.. Dudaklarının yaptıkları, söylediği sözlerin yapamadığını yapmayı başarıyor ve kendimi çok daha iyi hissetmemi sağlıyordu.. Ya da dikkatimi dağıtmaya çalışıyor, ihtiyacım olanı bana başka şekilde veriyordu. Gerçekten de daha fazlasına ihtiyacım vardı.. Ona doğru yaklaştım ve göğüslerimi göğsüne bastırdım.. Öpücükleri arasında gülümsedi ve dudaklarıma son bir öpücük kondurup geri çekildi. Ceketinden tutup, onu yeniden kendime doğru çektim. Durma! Sana ihtiyacım var...
Filipin toplumunun orta kesiminde ulusal burjuvazi ve küçük burjuvazinin katmanları vardı. Ulusal burjuvazi, ABD mamüllerindeki devasa dampinglerin etkisiyle ayrıca mali gücün komprador büyük burjuvazi ve emperyalist firmaların elinde yoğunlaşmasına bağlı olarak son derece sınırlı ve baskı altında bulunan bir katmandı. Kendi mülk sahibi durumunu koruyan küçük burjuvazi, örgün eğitime giderek daha fazla ilgi duyuyordu. İflas eden küçük toprak sahipleri ve zengin köylülerden bazıları kolej eğitimi alıp sömürgeci bürokrasi için maaşlı olarak çalışmaya başladı, diğerleri ise proleter veya yarı-proleter katmanlara dahil oldu. ABD emperyalizmi, sömürgeci kontrolün önemli bir aracı olarak yeni bir eğitim sistemi geliştirdi. Ana içeriği Filipin Devrimi'ne karşı oluşturulmuştu ve ABD emperyalizmine siyasi bağlılığı geliştirmeyi amaçlıyordu. Filipin-Amerikan Savaşı sırasında bir yer fethedildikten sonra emperyalist saldırgan birlikleri aslında "demokrasi" getirmek için ülkeye geldikleri şeklindeki emperyalist propagandayı yayıyor ve kendilerini Filipinlileri "kendi kendini yönetmeye" hazırlamaya yardımcı olan öğretmenler olarak gösteriyordu. Asker kökenli Amerikalı öğretmenler kısa sürede ABD'li yüzlerce sivil öğ- retmenden oluşan Thomasiteler(14) ile pekiştirildi. Sömürge devlet okullarını sistemleştirdiler ve öğretmen yetiştirme okulları ve tarım okulları açtılar. Amerikan katolik ve protestan misyonerleri bununla birlikte, özellikle iç bölgelerdeki halkı sömürgeci doktrinler doğruldoğrultusunda dönüştürmeye çalıştılar
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.