Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
tefekkür
"Kandan, kemikten, etten oluşan, daha derininde atomlara ayrılan, onun da ötesinde enerji dalgalarından müteşekkil bu bedenin ayakta durması, hareket etmesi.." Tefekkür ne zor şey. Büyük İman, büyük akıl, büyük vicdan, büyük sabır gerektiriyor. Modern dünyamızda akıntıya karşı kürek çekmek değil Tefekkür, bu ziyadesiyle basit ve kolay, belki akıntının zerrelerinden biri olmak ki, ters yönde gittiğinin farkında olmakla başlıyor. Salih Mirzabeyoğlu'ndan: " Her an, en küçük hareketimizin bile olmaması için sonsuz sebep varken, olabilmesine şaşmadan, zaten öyle olması şartı varmış gibi ve belkide bu yüzden, nefs emniyeti ve tabiilik içinde yaşıyoruz"
Ey sırların kimyasını öğrenip iyilerin yolunda gitmek isteyen! Eğer kendi nefsinden haberdar olmak istersen, bil ki, seni yaratan Allah Teâlâ sende iki şey yaratmıştır: Biri zahiri, diğeri batini. Zahiri olan göz ile görülebilen beden kalıbıdır: El ayak gibi. Batınî olana da hazan nefs, bazan ruh ve bazen da kalp derler. Senin hakikatin bâtını yönündür. Bedendeki zahir âzalar, batının askeri ve hizmetçisidir. Biz buna kalp (gönül) ismini vereceğiz. Kalp dediğimiz zaman, biliniz ki, insanın hakikati demek istiyoruz. Kalp demekle, göğsün sol tarafina yerleştirilmiş ve yürek dediğimiz uzun yuvarlak olan et parçasını kast etmiyoruz Çünkü basiret ehli yanında onun kıymeti yoktur. O, hayvanlarda hatta ölülerde de vardır ve zahir gözümüzle de görülebilir. Gözle görülen herşey bu şehadet âlemindendir. Bizim gönül dediğimiz ise, bu âleme geçici olarak gelmiş garip bir varlıktır. O belli uzuv ise, onun eti ve âletidir. Bedenin bütün uzuvları onun askeri ve ordusudur. Hakkın cemâlini görmek, onun sıfatıdır. Bütün teklif, hitap kınama ve ceza onadır. Saadet ve şekavet onun içindir. Bu hususları tahsil ederken, bütün aza ve beden ona uyar ve emrine hazırdır. Onun hakikatini bilmek tanımak, Allah Teâla'yı tanımanın anahtarıdır.
Sayfa 32
Reklam
Muhasebe-i Nefs; İnsanın yaptığı hataları farkedip daha büyük bir mücadeleye koyulması, ideallerini küçültmeyip büyültmesi, nefsini hesaba çekmesidir.
Sayfa 59 - KAPI
Hâlık-ı Rahîm'ime yüz binler şükrolsun ki, kendimi kendime beğendirmemiş. Nefsimin ayıplarını ve kusurlarını bana göstermiş. Ve o nefs-i emmareyi başkalarına beğendirmek arzusu kalmamış.
Sayfa 789 - yeni Asya neşriyat, otuzuncu mektup, üstad hazretlerinden bir beyan
"Ey mü'min! Sendeki nihayetsiz muhabbet kabiliyetini, çirkin ve noksan ve şerûr ve sana muzır olan nefs-i emmarene verme.
Reklam
Der ki ;nefsine zor gelen hakkında hayırlı olandır. Ölçü budur evlatlarım. Bırakın yansın canlarınız ,bırakın nefsiniz kıvransın,bırakın ki malınızla olan imtihanı kazanın . Kendinize zor geleni ,yapacakken içinizden bir sesin size ‘yapma’ dediğini yapın ve bilin ki hayırlı olan işte odur.
Sayfa 130Kitabı okudu
asiydi ruhum, çatlaktı kafam. söz dinlemezdim. başımı eğmedim senden gayrına. karman çorman olan fikir yumağım duruldu seninle. dizginlendim artık, yularım seninle. önüm yanım yörem aydınlandı bunca yıl seninle, kaytarmayı istedikçe senden, fırlattın kementini nefs denen it oğlu ite. üfledin soluğunu soluk-silik gönlüme, buğuluydu gönül pınarım berraklaştım seninle. yeşerttin beni güneş, toprak, susuz halde, tam fidan veriyorken acımtrak bir ses içreğimin direğinden tıkırdadı, tınısı tonu sesi asalak gibi kancalandı, ruhum artık karıncalandı. uyuştu bacaklarım bir haber gelecek belli. resulullah (sas) öldü diye acı bir sadâ! toplandı kalabalıklar ölemez o, dediler, o ölemez. ölmemeliydi. ama artık hakk'ın emri vâkiydi. hançerin en keskin-süngünün en sivrek yeri saplandı ruhuma. konuşsam acısı dinmiyor, sussam bağırttıracak belli. zerkedildi artık sensizliğin ızdırabı, bugün kerbelaydı. aklım başımdan kaçmış. göçebe olmayı seçmiş. ruhum seyehate çıkmış, hissetmiyorum ruhumu. ovaları, dağları mesken tutmuşum, yosun yemişim mağaralarda karıncalarla. bozulmuş dengem, şaşmış aklım gelememişim kendime yıllar yılı, görenlerden işitmişim halimin fısıltısını. seni göremediğim her an acım depreşsede acı bile artık acısa da delik deşik olan şu yüreğime. yazgımız buydu katlanmalıydık, yükümüz katmerliydi, sızlanmalıydık. uzaktık senden çook uzaktık. şu kahpe mesafeler yok mu ahh , depreştiriyordu sensiz olmanın titrek ve acı sesini. sensiziz ama izindeyiz. senciliz, eyvallahımız yoktur gayrına. sendeniz, seniniz, işte iz, geliniz. geliniz, işte iz! mçd
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.