Bu ne acaip bilmece!
Ne gündüz biter, ne gece.
Kime söyleriz derdimizi;
Ne hekim anlar, ne hoca.
Kimi işinde gücünde,
Kiminin donu yok kıçında.
Ağız var, burun var, kulak var;
Ama hepsi başka biçimde.
.. Bu düzen böyle mi gidecek?
Pireler filleri yutacak;
Yedi nüfuslu haneye
Üç buçuk tayın yetecek?
Karışık bir iş vesselam.
Deli dolu yazar kalem.
Yazdığı da ne? Bir sürü
ipe sapa gelmez kelam.
"Bir felakete sükûn ve itidalle tahammül edenlerin manzarası o felaket için ağlayıp çırpınanların manzarasından çok daha korkunç ve ezicidir. Kuru ve sabit gözlerin arkasında nasıl bir ateşin yandığı, yavaşça kalkıp inen göğsün içinde nelerin kaynadığı bilinmediği için insan mütemadi bir ürkeklik ve tereddüt içinde üzülür."
"Hakikaten ne yaparsa yapsın kimlerle arkadaş olursa olsun alışamıyordu bu şehirlilere vesselam... Kendini mütemadiyen yabancı ve ayrı buluyordu."
—Her şey geçer, her şey unutulur. Kendini bir felaketin içinde kaybetmenin manası yoktur, insan birazcık da kalender olmalıdır.
—Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var beyefendi! Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var...
"Kendinde Her şeyi yapabilecek kuvveti görmek sonra yapılacak hiçbir şey bulamamak..."
"Hiç kimse kendinden evvelkinin adamlarını yerinde bırakmak istemez."