Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

nur

geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir.
Reklam
eleme, kedere hatta sevince bir sınır tayin etmek... bunu, yalnız şehirlerde olur bilirdim. meğer insan, köylerde, dağ başlarında ve mağara kovuklarında da samimi olmak, içinden geldiği kadar gülüp ağlamak hürriyetine sahip değilmiş toplumun görenekleri, kuralları, insanların yarı çıplak yaşadıkları bu köstebek yuvalarında da aynı şiddetle hüküm sürüyormuş.
oysa, ben burada hayvanlara insanlardan daha yakınım. onları, tiksinmeden, şefkatle sevmesini biliyorum ve bu sevgim onlara geçebiliyor.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
yazıklar olsun, seni sevmesini bilmeyenlere; ey, gamlı ülke!.. seni sevip, senin sessiz dramın içinde gömülüp gitmekten korku çekenlere!.. taşın, toprağın ne bitmez bir sabır ve mukavement hazinesidir!
bir kızın bu kadar güzel olabileceğini hayal dahi etmemişti; gözlerini ondan alamıyordu. ona her baktığında, gözleri onunkilerle her karşılaştığında acı verici bir rahatsızlık hissediyordu, öyle ki kız gözlerini yere çabucak indirmese, bakışlarını kaçıran kendisi olurdu.
Reklam
"hoşça kal, kafka tamura." dedi oşima. "hoşça kal oşima" dedim. "o kravat sana çok yakışıyor." birbirimizden ayrılınca, doğrudan yüzüme bakarak gülümsedi. "ne zaman söyleyeceksin diye bekliyordum."
Sayfa 608Kitabı okudu
bence, o kadar garip şey içinde en garip olanı sensin. evet, sensin amca. senin en garip yanın da, benim gibi bir insanı değiştirebilmiş olman.
nakata amca ölmeden önce 'bir kez olsun yazıları okuyabilmek isterim," demişti bana. öyle olursa, kütüphaneye gidip istediği kadar kitap okuyabilecekti. fakat o dileğini gerçekleştiremeden öldü elbette, ölünce başka bir dünyaya gitmiş, orada normal bir nakata olarak, yazılanları okuyor olabilir fakat bu dünyada yaşadığı süre boyunca, son ana kadar yazıları okuyamadı. hatta tam tersine, nakata amca'nın yaptığı son iş yazıları yakmak oldu. orada yazılı binlerce sözcüğü bir anda hiçliğe çeviriverdi. kaderin cilvesi işte. öyleyse, ben de bu adamın son dileğini bir şekilde yerine getireyim. girişi kapatayım. bu çok önemli bir iş. neticede, ne sinemaya ne akvaryuma götürebildim onu.
işler biraz sarpa sarmaya başladı mı, hemen sıvışırım. övünülecek bir şey değil, ama iyi kaçarım. o yüzden şimdiye kadar hiçbir işi sonuna kadar götüremedim.
Reklam
anılar, insanın vücudunu içten içe ısıtan şeylerdir. fakat aynı zamanda insanın içini lime lime de edebilirler.
kısacası, aşık olmak böyle bir şeydir işte, kafka tamura. nefesin kesilecek ölçüde kendini iyi hisseden de, derin bir karanlıkla boğuşan da sen olursun. vücudun ve ruhunla, buna dayanman gerekir.
birçok şeyin seninle ilgisi yok. benimle de ilgisi yok. ne kehanetle ne de lanetle ilgili. ne dna'yla ne de düzensizlikle. yapısalcılık yüzünden olmadığı gibi, üçüncü sanayi devrimi yüzünden de değil. hepimizin böyle çöküp gitmesi, dünyanın kurgusunun çöküş ve yitim üzerine kurulu olmasından. bizim varlığımız o prensibin gölgesinden başka bir şey değil. rüzgar eser. hırçın rüzgarlar da vardır, insanın ruhunu okşayan rüzgarlar da. fakat tüm rüzgarlar, gün gelir yitip gider.
kafka tamura, herkesin hayatında artık geri dönülemez bir noktaya geldiği olur. nadiren de artık daha ileri gidemeyebiliriz. o noktaya geldiğimizde, bu iyi bir şey de olsa, sessizce kabullenmekten başka çaremiz olmaz. işte bu şekilde hayatta kalmayı başarırız.
deneyimlerimden yola çıkarak söylemem gerekirse, insan bir şeyleri ne kadar isterse istesin, o şeyler asla kendiliğinden çıkıp gelmez. insan bir şeylerden özel olarak uzak durmaya çalıştığında ise, o şeyler kendiliğinden insanın üzerine üzerine gelir.
307 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.