Bu resimler neyi anlatır? Minyatürlerde yer alan manzaralar ile divan edebiyatı mazmunları arasında bir bağlantı var. Her unsur bir nevi tasavvufî sembol. Gül sevgiliyi, bülbül âşığı, lâle şarap kadehini, servi doğruluğu temsil ediyor. Ya bu resimlerde gördüklerimiz? Bunlar da bir nevi minyatürlerin sembolik dilini, sürekli tekrar edilen mazmunlarını kullanıyor. Turna katarları gurbetteki sevgiliye selam götürüyor. Karlı dağlar aradaki engeldir. Bacasından dumanlar yükselen beyaz badanalı kırmızı kiremitli kulübe kartpostal duyarlığının mutluluk simgesidir. Köprü sevgilileri kavuşturur; iri gövdeli, serin gölgeli ulu ağaçlar güvenliği temsil eder.
Keske yine genc, cahil, özgür, pervasiz olsam da dünyaya merakla adim atsam, ac kalip yol kenarinda kiraz atistirsam, dört yol agzinda "saga mi sola mi" diye karar vermek için ceketin dugmelerini saysam! Keske yine mis kokulu, ilik, kisa yaz gecelerini yol üstündeki samanlarda uyurken kacirsam, keske yine gezgin olsam da ormanin kuslari, kertenkeleleri ve böcekleriyle masum bir uyum içinde yasasam! Tüm bunlar koca bir yaza ve bir çift çizme eskitmeye degerdi dogrusu! Ama imkânsiz artik. Eski sarkilari söylemenin, eski gezgin bastonunu sallamanin, sevdigim eski, tozlu yollarda yürümenin, yeniden gençlestigimi ve her seyin eski günlerdeki gibi oldugunu sanmanin alemi yok. Hayir, bunlar geçmiste kaldi. Yaslandigamdan ya da muhafazakârlastigmdan degil! Ah, eskisinden daha delidolu, daha pervasizim belki, benimle akilli insanlar ve işleri arasinda yakinlik ve ittifak hâla kurulamadi. Hayatin sesini, o azgin delikanli donemlerimdeki gibi içimde duyuyorum hala ve onu duymazdan gelmeye de niyetim yok. Ama gezginlige, dostluga, mesale ve sarkilarla içki meclislerine artik çagirmiyor hayat beni, sesi daha alçak, daha derin simdi ve beni giderek daha issiz, giderek daha karanlik ve sessiz yollara çagiriyor; ucunda haz mi yoksa keder mi oldugunu bilmedigim bu yollardan gecmek istiyorum, geçmek zorundayim.
Reklam
*Birisi övgüyü birisi düşmanlığı hak etmiyor*
Tam bu topraklarda dua edenleri yeren, eleştiren ve alay eden bir kitlenin varlığından ötürü bir kaç kez yazılar yazmış idim. Şimdi birincisi inanmıyor ise inanmıyordur batıdaki bazı inanmayanlarda inanmayıp günahların insana zararını sevapların yararını keşfeden kitle çıkıp inananları inançlarından vazgeçirmek için vaktini boşa harcamıyor.
Gönderi kullanım dışı
336 syf.
·
Puan vermedi
Böyle kitaplar aşırı hoşuma gidiyor.Diğer sayfada ne olacak ya da diğer cümle beni nasıl şaşırtacak diye merak etmekten kitabı okuyamamak en sevdiğim his olsa gerek. Kitap böyle olunca heyecandan okuyamıyorum. Ama bu kitap merak edip aynı zamanda gerilimden karnıma ağrılar girmesini sağladı.Merak etmek isteyenler,gerilimi sevenler kesinlikle okumalı.
Sakın Peşimden Gelme
Sakın Peşimden GelmeWendy Walker · Yabancı Yayınları · 2023152 okunma
Emevî Camii
Mecid misafirini, Şam'ı güneyden ve doğudan çevreleyen geniş bir vaha olan Guta'ya götürdü. Çiftçiler kış ekimini tamam­lamış ancak buğday henüz yeşermemişti. Şeftali, kayısı ve diğer ağaçlar çıplak duruyordu. Çalışkan kadınlar sadece portakalları ve kışlık sebzeleri sepetlerine dolduruyordu. Vahanın büyüle­yiciliğine rağmen Kamil, aklı ve kalbi şehirdeydi. Şam'da geniş bahçeler, geniş yolları gölgeleyen ağaçlar vardı. Kamil, dünyanın en meşhur camilerinden olan ve şehirdeki 250 caminin en bü­yüğü olan Emeviye camiini ziyaret etti. Cami, 705 yılında Vaf­tizci Yahya Kilisesinin üzerine inşa edilmişti. Daha önce de bir Arami tanrısının tapınağıydı. Bina mozaiklerle süslenmiş, büyük avlu kemerlerle çevrelenmişti. En geniş kısmı namaz alanı için ayrılmıştı. Caminin ana giriş ve çıkışında Jüpiter tapınağından kalma bir ark vardı. Kamil, bu arktan geçerek Ortadoğu'ya has kokular ve çocuk, kadın-erkek, at arabası ve kornalardan oluşan bir ses curcunasının içine düştü. Hamidiye Çarşısı'nın ana kıs­mı İpek Çarşısı olarak adlandırılıyordu, nam-ı diğer Hanımlar Çarşısı. Kamil, Hamidiye Çarşısını boydan boya geçerek Türk­ler, Araplar ve Romalılar tarafından yapılan duvar ve kalıntıları inceledi. Duvar etrafında gezinirken küçük atölyelerde yapılan mobilya, dokuma bez, kıyafetler ve deri eşyalara göz attı. Ayrıca Ortadoğu'nun her tarafında olduğunu bildiği bakır, ahşap, gümüş ve kuyum işleriyle uğraşan kişilerin sabrına hayran kaldı.
600 syf.
1/10 puan verdi
0/10
inanılmaz. gercekten inanılmaz bir kitap, inanılmaz bir durum. okudugum en kötü kitaplardandı. cok onceden evde olan ama baslayıp errrrrkek karakterin tavırları yuzunden 100 sayfa sonra yarım bıraktığım bir kitaptı. geçen gün sosyal medyada "ediz çağıran karizması>>>" tarzında bir videoya denk gelince, ileride düzelüyordur herhalde diyerek tekrardan başladım... bu kitabı yazan bir kadın.. içerisinde tecavüz güzellemesi, kadına şiddet, hemcinslerin aptal bir adam yuzunden birbirlerine olan igrenc davranıslar, surekli kadınları aşağılayıcı bir üslup... rezaletti ya.. dayanamadım yarım bırakacaktım ama dedim ki hani millet seviyorsa demek ki devamında bir şey var. YOKMUS. ana karakter kızımız kendisine tecavuz eden, hayatının içinden geçen, şiddet uygulayan, küçük düşüren bir adama oyle saçma bir bağlılık besliyor ki.. kaçma fırsatı olmasına rapmen bu aşağılanmaya göz yumuyor resmen. erkek karakterden bahsetmek bile istemiyorum. olamaz böyle bir iticilik. ciddi psikolojik sorunları var bakırköye falan yatırılmalı serinin devamında. üzüldüğüm tek şey bu kitap için kesilen ağaçlar, harcanan sayfalar.. inanılmazdı gercekten.
Yabancı - Şahmeran
Yabancı - ŞahmeranÖznur Yıldırım · Pegasus Yayınları · 20164 okunma
Reklam
1.000 öğeden 631 ile 640 arasındakiler gösteriliyor.