Bu güzel metaforların şifresini kendi başına çöz; derinlemesine düşün onlar hakkında.
Bu yüzden hikayeler üzerinden konuşuyorum. Onlar üzerinden hiç kimse konuşmamıştı. Niçin ben bu küçük hikayeler üzerinden konuşuyorum? -sadece nasıl düşüneceğine dair sana birkaç ipucu vermek için. Bunlar bu hikayeler üzerine yapılan yorumlar değiller; ben bir
9. BÖLÜM
SONSUZ SABIR
Bir zamanlar cennet meyvesini işitmiş olan bir kadın vardı. Ona tamah etti.
Adına Sabar diyeceğimiz bir dervişe sordu, “Bu meyveyi nasıl bulabilirim ki böylece mevcut bilgiye erebileyim? “Sana verebileceğim en iyi tavsiye benimle çalışman olur,” dedi derviş. “Fakat böyle yapmazsan, kararlı bir şekilde ve bazen yerinde
Bazen bir an geliyor hiçbir şey söyleyemiyor insan, insan olduğunun, güçsüz olduğunun farkına varıyor acımasızca. Dünyadaki her şey dönüyor etrafında, o duruyor ama. Basit birisi olduğunu anlıyor eninde sonunda. Bunların daha güzel günleri olduğunun bile bilincinde artık. Her şeyin her zaman kötüye gittiğinin olduğu gibi. Fibonacci sayıları gibi
Felsefi eserleri içeren bir okuma kapsamında nasıl bir yol izlenmelidir? Bana soracak olursanız bu, kolay kolay yanıtlanabilecek bir soru değil. Cevap için çağımıza, felsefi eserlerden kastımızın ne olduğuna bakmamız gerekiyor. Öncelikle yaşadığımız bu modern çağda felsefe konusunda ciddi yanılgılar içerisinde yaşadığımızı düşünüyorum. Bu
Benzetmek gerekirse iki nöron arsında keçi yolu gibi oluşan bir patika,aman içinde aynı hareket yapıla yapıla otobana dönüşür.Beyin öyle çalışır ki otobanda gitmek,keçi yolunda gitmeye göre daha kolay ve zevklidir.
Beyinde,iki nöron arasında geçişi sağlayan ve hızlamdıran ulak maddeye "dopamin" adı verilir."Mutluluk Hormonu"
#SPOILER#
Hak ettiği değeri görmediğine olduğum kitap.
Bu kitap alışık olduğunuz "nasıl sürekli mutlu olunur" veya "nasıl negatif duygular hissedilmez" tarzında bir kitap değil, bu da onu en iyi kişisel gelişim kitaplarından yapıyor.
Sürekli mutlu olan insan kendini geliştiremez.
Bu kitap size kendinizi "olduğunuz gibi
Birçoğumuzun ebeveynleri ya da öğretmenleri bize aptal , tembel, baş belası olduğumuzu ya da yeterince iyi olmadığımızı söylerdi.Belki bu cümleleri duyduğumuzda kırılırdık ama aynı zamanda onlara inanırdık.
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve