Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kendisini o ka­dar zorlayarak didinmesinin, dişini tımağına takarak çaba göstermesinin bir faydasını görmüş müydü? Aksine, değil hayatını sahiplenebilmek adına adım atmak, varlığının özerkliğine yapılan hakaretler her seferinde şiddetlenmiş, canını daha çok yakmıştı. Bir şeyler yapmak sadece, duy­duğu acıyı çoğaltmıştı. Artık umudu yoktu.
Sayfa 162 - İthaki Yayınları - 3. BaskıKitabı okuyor
İyi bir kitap bize bütün dünyayı hatırlatan bir şeydir. Belki her kitap öyledir, öyle olmalıdır. Kitabın kendi içinde olmayan, ama varlığını ve sürekliliğini kitabın anlattıklarıyla hissettiğim bir şeyin parçasıdır kitap. Dünyanın sessizliğinden ya da gürültüsünden çıkarılmış bir şey belki, ama o suskunluğun da gürültünün de kendisi değil. İyi bir kitap, olmayan şeylerin, bir çeşit yokluğun, bir çeşit ölümün anlatıldığı bir yazı parçasıdır... Ama kelimelerin ötesinde yer alan ülkeyi yazının ve kitabın dışında aramak boşuna.
Sayfa 166-167 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Her şeye rağmen boğazına kadar dolmuş, onu kaskatı kesmiş acı o kadar büyüktü ki
Sayfa 157 - İthaki Yayınları - 3. BaskıKitabı okuyor
Sü­kutu o kadar derin ve dondurucuydu ki hareket bile ede­miyordu. Vücudu, yüzü, içi, bakışları bomboştu.
Sayfa 156 - İthaki Yayınları - 3. BaskıKitabı okuyor
1. Kem (nicelik): O nesnedir ki zatında eşitliği ve eşitsizliği kabul ede. Bu, ya ayrıdır ki; nokta ve sayıdır. Veya zatı karar eden bitişiktir ki; çizgi, yüzey ve hacimdir. Veya zatı karar etmeyen bitişiktir ki; zamandır.
Filozoflar demişlerdir ki: Varlığı mümkün olan nesne, eğer varlığının devamında değişikliğe uğramazsa; ona, cevher derler. Eğer değişikliğe uğrarsa, ona ilinek derler. Çünkü, varlık başkadır, varlığın devamı başkadır. Nitekim görürsün ki iki şahıs var olmakta müşterektir derler. Fakat birinin kalıcılığı yüz yıla dek varır, birinin kalıcılığı on yıldan fazla olmaz. O hâlde varlığın devamı, varlıktan başkadır, bunlar aynı olmaz. Bütün olabilirler ya cevherdir veya ilinektir.
Reklam
İslâm filozoflarının hepsinin, din bilginlerinin de çoğunun kesin ve isabetli görüşleri böyledir ki: O bir şey ki varlığı gereklidir, ona “vacib’ül-vücud” derler. Her ne ki yok olması lâzımdır, ona “mümteni’ül-vücud (olamazlı)” derler. Her nesne ki ne varlığı lâzım olur, ne yokluğu lüzum bulur, ona “mümkün’ül-vücud (varlığı mümkün)” adı verirler. O hâlde her şey ki mevcuttur. Ya varlığı lüzumludur veya varlığı mümkündür. Çünkü, var olan, var olduğu için vardır; kendi varlığı için ya başkasına muhtaçtır ya muhtaç değildir. Eğer başkasına muhtaç değilse; o, varlığı mutlak olandır ki bu Allah’tır. Eğer muhtaç ise; o, varlığı mümkün olandır ki bu âlemdir. O nesne ki mevcut değildir, Allah Teâlâ’nın ortağıdır ki yoktur. Çünkü, filozoflar demişlerdir ki: Mümkün değildir ki var olan yok ola. Belki var olan sürekli vardır, yok olan sürekli yoktur. Fakat mümkündür ki var olan bir mertebeden bir mertebeye; bir nitelikten bir niteliğe dönüşür ve değişir.
O zaman kalemi büsbütün bırakıyordu yazıcı köle ve içindeki ateş cevheri tükenmiş bir çakmaktaşından son kıvılcımları çıkarmak ister gibi bakıyordu Hanımefendi Sabina'ya, insan en aziz şeyi son kez gördüğünü bilerek nasıl bakarsa öyle.
Sayfa 178
"Ölüm, güzelliğin anasıdır," dedi Henry. "Peki ya güzellik nedir?" "Dehşetin ta kendisi." "Ve eğer güzellik dehşetin ta kendisiyse, o zaman arzu nedir?" dedi Julian. "Pek çok arzumuz olduğunu sanırız ama aslında tek bir arzumuz vardır. Nedir bu?" "Yaşamak." dedi Camilla. "Sonsuza dek yaşamak." dedi Bunny.
.d
Şimdi neden kitabı elinizden sık sık bıraktığınızı anlıyorum. Ah, ne sıkıcı bir yazardır o! Tarihin tozlu sayfalarını bulur çıkarır! Bir yığın can sıkıcı tasvir. Bir yığın eski şey, her türden pılı pırtı: Zırh takımları, sofra takımları, mobilyalar, içinde alacalı bulacak hırkalar, yelekler giyinmiş zemberekli kuklaların gezindiği gotik hanlar, melodramatik şatolar; etkilenmeye hazır on sekiz yaşındaki hiçbir yazar adayının on yıl sonra yazmayı istemeyeceği bildik tipler, şato sahibi imkânsız kadınlar, dünyadan habersiz âşıklar... Ne aşkın gerçeği var, ne duyguların felsefesi! Eserlerinde, ihtirasa ve ahlaka, nesnelerin fiziksel tanımlarından daha çok yer veren bizim iyi Fransız romancılarımızdan ne kadar farklı! Şato sahibi kadının kırmalı yakalık mı taktığı, çember eteklik mi ya da Oudinot iç etekliği mi giydiği kimin umurunda? Yeter ki içini çekerek ağlasın ve kendisinden beklendiği gibi ihanet etsin. Yeleğinin cebinde kartvizit yerine hançer taşıyan bir âşık daha çok mu ilgilendiriyor sizi? Ya da karalar giyinmiş bir zalim, manda derisi ve demirden zırh giymiş zorbadan daha mı az ilham vericidir?
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.