Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sabah erken kalkacaksın ya sakın erken yatma sibel tamam mı ağzını kırdığımın
Dün ben izinliyken kısa boylu, kapalı yaklaşık yirmili yaşlarda şirin bir kız güvenlik olarak işe başlamış. Her zaman ki öğretmen olmadan öğretmen olma geleneği uzun zaman sonra yine üzerime yapıştı. Amir sabah görev yerlerimizi söylerken ilk defa bugün tanıştığım bu kızla beni aynı yere verdi. Lafının sonunda "Aykut o iş sende" dedi. Ahan ayvayı yedik. İlla beni triplere sokacaklar. Tamam ben iş öğretmesine öğretirim de istemeden illet bir şekilde hem detaylı anlatıyorum hemde çevrenin krokisini çıkarıyorum. Sen benim ağzımla beynime ne güveniyorsun. Ben bile taşıyamıyorum. Neyse başa gelen çekilir. Kızın bugün ikinci günüymüş. İlk sordum "daha önce burada çalıştın mı?". Kız öyle bir cevap verdi ki beni bilen biri duysa "onu demiyecektin. Sen kaşındın" diyebilirdi. Kız bana "dün biraz çalıştım ama kodları unuttum. Zaten o kadar şeyi ben aklımda tutamıyorum" dedi. Ahan sen kaşındın. Kıza bir güzel kodları anlattım, işin işleyişini, çalıştığımız yerde ki kestirmeleri vs. hem kızın beyni tabiri caizse mıncıklandı hemde benim beynim alaz alaz yanıyor. Müşteriler gelmeye başladı hazır motoru ısıtmışım ya bir de onlar vursun. Beynim oldu navigasyon. Türkleri geçtim İranlılar son darbeyi vurmaya geliyorlar. Birkaç kelime Farsça konuşayım kanka oluyoruz bir de Azeriyse öf... Tutuşsun beynimde meydanlar. Türkçe - Farsça ver odunu verebildiğine. Kıza dedim "Bugün benim beynim yanacak kesin". Özetle bana cahil gelmeyin tutamıyorum kendimi. 😉
Reklam
Bana her şeyin öğrenilerek yaşanacağını öğrettiler. Yaşanırken öğrenileceğini öğretmediler.””Ya bi insan sürekli yumruk yer mi ya! Biri de çıkıp “ya beyler vurmayın tamam öldü işte adam” demiyor yani be!
Yokluğunla kader bağlarımız arasındaki çelişki telkin ediyordu beni. Geçti bunca acı. Şimdi ne yaparım bilmiyorum. Yokluğunda ne yapıyordum? Sen hayatımdayken nasıldı herşey? Şimdi ne olacak? Bu soruların cevabını sen veremezsin bana. Ben? Ben hiç veremem. Kimseyi duymak istemiyorum. Karanlık içine çeksin beni. Başka bir yolu yok mu ya? Cidden? Bu kadar mı çabam? Tamam bir çaba, emek, azim göstermedim. Gösteremedim değil, göstermedim. Kendi ellerimle geleceğimi geçmişimin üzerine yıktım. Etti sıfır. Koskoca bomboş bir sıfır! Çünkü geçmiştim boştur benim. Çünkü ben hiç yaşamadım. Ben doğduğum an öldüm. Acıyı kaybediyorum, tek varlığımı. Mutlu olmak nedir, bilmiyorum ben. Öğrenmekte istemiyorum. Kaybedin beni ruhlarınızdan, zihinlerinizden. Yok olmak istiyorum.
Üstelik, her gün internet tarayıcısının geçmişini itina ile silmek zorundayken, yaptığım her haltı gören, bilen birinin var olduğunu unutmak, hatırlamamak, O'nu aklına bile getirmemek, "Belki de o işler öyle değildir?" diyebilmek için her şeyi yapar, kimden ya da nereden edindiğime bakmadan; yalanmış, uydurmaymış, haklıymış, haksızmış, mantıklıymış, zırvaymış, buna bir cevap varmış arayan bulurmuş demeden her fikre, her söylenene, her gösterilene dört elle sarılırdım. Tamam! Bunların hepsine ve daha fazlasına da tamam! Filozof açık açık yüzüme söylemese de kaytarmaya çalıştığım konusunda haklıydı. Kafamda dönüp duran soru ve şüphelerden çok yakın bir zamana kadar rahatsız falan da olmuyordum. Ne kadar çok soru ve ne kadar çok şüphe edecek şey bulursam o kadar iyiydi benim için. Dürüst olmak gerekirse, çoğu zaman bir cevap değil de bir bahane arıyordum. Ve cevaplar umrumda bile olmuyordu. Aslında bir cevap olduğunu bile düşünmüyordum. Düşünmemenin en iyisi olduğunu düşünüyordum. Fakat bunu ne zamana kadar sürdürebilirim ki??
·
Puan vermedi
Bronzzzz
Merhabaaa Sopoiler var İlk defa içerisinde edebi bilgiler içeren ama aynı zamanda konusu da çok güzel olan bir kitap okudum bunu ilk defa yaşıyorum ve yazarın ilk kitabı olması beni şok etti çünkü bir sürü yazarın ilk kitabını okudum ama hiçbiri bu kadar başarılı değildi konusuna gelecek olursak böyle aşırı açıklayıcı bir şekilde
Bronz
BronzÖzge Naz · Ren Kitap · 2023968 okunma
Reklam
BEYZA ALKOÇ - BUL BENİ
Kalbim onu düşündükçe hızlanıyordu, onunla konuşmak, onu daha fazla görmek, yakınında olmak istiyordum. Sonunda telefonuma gelen bildirim sesiyle heyecanla ekrana baktım. Mesaj ondandı. "Biz de eve geldik. Dünya merdivenlere kustu." Kendimi tutamayıp gülmeye başladım. Dünya'nı kusması mı komikti yoksa Aziz Ata'nın bana yazmış olması mı güldürüyordu beni? Ne oluyordu bana ya? Heyecanla cevap yazmaya başladı. "Temizliğe geleyim mi?" Aziz'den anında cevap geldi. "En son böyle dediğinde araya üç ay girdi. Mümkünse temizliğe gelme. Yemeğe gel. Olmaz mı?" Neredeyse heyecandan bayılacaktım. Üç ay boyunca aşırı derecede ders çalışmak beynimi yok etmişti sanırım. "Olur," yazdım, "Ne zaman?" Cevap hemen geldi. "Yarın akşam?" "Tamam, yarın akşam görüşürüz."
Kafam bozuk, üstüme gelme. Asgar Farhadi’nin Bir Ayrılık filminde, evi terk eden karısının ardından kızıyla yalnız kalan baba, evvelinde tüm ev işlerini karısının üstüne yıkmış bir hıyar oğlu hıyar olduğu için, çamaşır makinesini nasıl çalıştıracağını bulamaz. Kızına sorar çaresizce. Çocuk da, “Annem dörde ayarlıyordu” gibi bir şey söyler. “Tamam,” der baba, “Bundan sonra her şeyi dörde ayarlıyoruz.” İzlediğimden beri sık sık aklıma gelir bu sahne. Ayrılık ya da ölüm, fark etmez, bir yokluğun üstüne her şeyi yeniden yaşanabilir bir vakte ayarlamak gerekir, çok iyi biliyorum. Mekanizmamı söktüm baştan kuruyorum, bana bundan sonra saat hep dört Osman.
360 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 günde okudu
bu kitap hakkinda cok gorusum var ama hicbiri fazla net olmadigi icin icimden hic yazmak gelmiyor. belki yazdikca netlesir umuduyla yaziyorum yine de. genel olarak spoiler icerecek diye dusunuyorum ama cogu insan da filmini izlemistir yuksek ihtimalle, bilmiyorum. ozellikle bir major (?) spoiler olacak ama. bakin bu klasik bir kitap, hani klasik
İyi Eşler
İyi EşlerLouisa May Alcott · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20221,134 okunma
Vücud ve iç
Vücud ve iç Beden formuna ben dediği an. Kendini yaşamdan ayırdı insan. Vücudun yerine denilir mekan. Form yaranmasına söylenir zaman. Cisime göredir zaman ve mekan. O,yoksa ne yer var,ne de ki,zaman.
Reklam
262 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Spoiler* Kitap 1133 yılıyla başlıyor. İlk başta geri dönüşler yaparız, bir 1890 bir 1133 yılına geçeriz diye düşünmüştüm. Olmadı. Bu tür kitapları daha çok seviyordum, öyle olur diye de çok sevinmiştim. 1890’a geldiğimizde ise çok fazla karakter çıkıyor karşımıza. Ve çok fazla mekan. Genelde polisiyeler bir çevrenin etrafında döner
Simirna Cinayetleri: Düello
Simirna Cinayetleri: DüelloSuphi Varım · Dedalus Yayınları · 201243 okunma
168 syf.
·
Puan vermedi
·
33 saatte okudu
Kitabı okumadan önce "sapkınlık ve çılgınlık" kelimelerini yorumlarda görünce soru işareti bırakmıştı. Şehvet, libido, ayıplar, iç güdü. Tamam, bunlar var ama en küçük pozitif yanı Japon Kültürü. Şöyle bir bu kültürü de gezmiş oluyorsunuz. Bunun bile kâr olduğunu düşünüyorum. Kitaba gelecek olursak akıcılığı standart. Kitapta bazı isim ya da kelimeleri okurken de zorlandım. 77 yaşında maddi durumu iyi olan bir ihtiyarın hayatını, yaşadığı hastalığı ve gelinine karşı duyduğu şehvet, arzu ya da cinsel hayallerden bahsediyor. Yukarıda belirttiğim gibi benim için en pozitif yanı Japon kültürü ve Batıya yönelik davranış. Tavsiye konusunda yorum yok, emeğe saygı gösterip keyifli okumalar dilerim.
Çılgın Bir İhtiyarın Güncesi
Çılgın Bir İhtiyarın GüncesiCuniçiro Tanizaki · Can Sanat Yayınları · 2019341 okunma
416 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Yorumum ️
Yorumum spoilerlı olabilir! Şimdi genel olarak kitap gerçekten güzeldi ama irdelediğimizde birkaç detay beni rahatsız etti. Karışık sırayla anlatayım: Öncelikle kitabın sanırım ilahi mi gözlemci mi bakış açısı belirsiz olarak yazılması. Tam olarak ilahi değildi, bu yüzden karakterlerin duyguları asla geçmedi bana? Yani Elizabeth'in ağzından
Bir Kimya Meselesi
Bir Kimya MeselesiBonnie Garmus · Altın Kitaplar · 20231,977 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.