Ya ateş, ya da bir avuç kordu elimde tuttuğum şu kitap. Dokundum elimi, okudum yüreğimi, ruhumu yaktı..
Biliyordum böyle olacağını, uzun zamandır kitaplığımda olmasına rağmen bir türlü cesaret edememiştim okumaya. Ne zaman okumaya heveslensem, almak için elimi uzatsam ateşe dokunmuşum gibi ani bir refleksle geri çekiliyordum..
Nasıl oldu bilmiyorum, o cesareti kendimde buldum, ve okudum.. Şu an kalbimdeki ağırlığın ve sızının üstesinden gelmeye çalışıyorum, ve... Werther'in yasını tutuyorum dersem... beni yadırgamayın lütfen.
İnanın ben de böyle okumak, böyle olmak istemezdim. Keşke sayfaların, satırların arasına bu denli dahil olmasam, hapsolmasam diyorum çoğu zaman.. Dilimde, kafamın içinde, kulaklarımda Oğuz Atay'ın: "Ben de herkes gibi günlük sevinçlerin, heyecanların akışına kapılıp gidemez miyim? Neden olaylar benim üzerimde silinmez izler bırakıyor?" sözleri dönüp duruyor..
Ateş, bir avuç kor, ve yürek sızısı.. İşte hepsi bu kadar..