Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yağmur Akdoğan

Aciziyet
Zavall çocuk... Bu kısacık süren hayatında ikinci kez fakat öncekinden daha şiddetli bir delille kendisinin demirden kuvvetli, ölümden soğuk esaret pençesi içinde nasıl güçsüz olduğunu anlayarak gece yarıları kaçtığı mahpus azabının kapısına gelince ruhunun, vücudunun bütün güç ve cesaretiyle kurtulmaya çalıştığı dert ve kederlere, zahmetli işlere bir yıkıcı güç tarafından tekrar teslim edildigini görerek aklının ermediği ve kendisinin tabiat üstünde olarak adlandırdığı bu müthiş kuvvete karşı masumca hisleri ve çocukça zihni tamamen aciz kaldığından girdi.
Reklam
Ağlayabilmek
Fakat hiç ağlamıyordu. Ağlamak, uğradığımız felaketlere karşı vücudumuzda kalan son kuvvetin bir feryadır. Ağlayamadığımız zamanlar bizde o kuvvetin de mahvolduğu vakitlerdir ki onun yerine geçen etkili bir sakinlik, en şiddetli keder gözyaşlarından daha kalp yakıcıdır.
83 syf.
10/10 puan verdi
Satranç
SatrançStefan Zweig
8.4/10 · 237,6bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
35 yaşındayım
'Şimdi ne yapıyorsun peki?' 'Bu aralar boştayım.' 'Hayatında biri var mı? Kocan, çocuğun?' Nora başını iki yana salladı. Kopup düşmesini dileyerek. Kendi başının. Yere. Bir daha asla yabancılarla sohbet etmek zorunda kalmamak için.  'Aman fazla bekleme! Tik tak tik tak.' 35 yaşındayım. Keşke Izzy orda olsaydı, Izzy asla böyle saçmalıklara tahammül etmezdi. 'İstediğimden pek de emin de..'  'Jack ile ikimizde tavşanlar gibiydik ama oldu işte. 2 küçük baş belası. Ama değer biliyor musun? Kendimi bütünlenmiş hissediyorum. Dur resimlerini göstereyim...' "Benim başımı ağrıtıyor telefonlar.' Dan'de çocuk istiyordu, Nora kararsızdı. Anne olmak onu ölesiye korkutuyordu. Daha derin bir depresyona gireceğinden korkuyordu. Daha kendine bakmayı beceremezken başka birine nasıl bakacaktı ki?i
Reklam
Geçmişimi unutmamı sağlıyordu..
"Her bir görev, özümlemem gereken yeni yeni öğeler ortaya çıkartarak, geçmişimi unutmamı sağlıyordu; yeni durumlar sayesinde, içimdeki değil, yalnızca benim dışımdaki sorunlarla mücadele ediyordum."
Anne, ben hakikatin dışına çıkamıyorum!
'Anne, ben hakikatin dışına çıkamıyorum! Neden başka bir şey söylemeli?' 'Oğlum, bana sorun şuymuş gibi geliyor: İnsanlar neden hakikati kaldıramaz? Birincisi, çünkü hakikat onları hayal kırıklığına uğratır. İkincisi, çünkü hakikat genelde çıkardan yoksundur. Üçüncüsü, çünkü hakikatin asla doğru görünümü yoktur- yalanların çoğu çok daha iyi hazırlanmıştır. Dördüncüsü, çünkü hakikat yaralar. Barışı yayacağını sanarak savaşta komutan olmanı istemiyorum.' 'Anne, ne yapmalı? Yalan mı söylemeli?' 'Hayır, susmalı. Sessizlik, asla ihanet etmeyen bir dosttur.'
Tek Başına Düşünme Katılığı
Hikmet, başını salladı: "Sen, giyimini de yumuşatırsın. Yalnız bir erkeğin giyinişindeki acımasız sertliği beceremezsin. Hitler'e bak, Mussolini'ye bak: Kılıkları ne kadar beceriksiz ve zevksiz bir düzen içindedir. İhmalcilikleri ne kadar gerçektir. Elbiseleri üstlerinden sarkar. Evlerini bile ne vahşi bir görgüsüzlükle döşerler. Yalnızlığın görgüsüzlüğüdür bu. Sınıflarını bulamamış insanların derbederliği içindedirler. Birbirlerini sevmeyen evlilerin de görünüşü böyledir. Dağınık yaşantılarında hiç bir güzellik yoktur. Tek başına düşünme katılığının kokusu her tarafa sinmiştir. Ağır bir günün bunaltıcı, öfkelendirici yaşantısı bitince eve dönen evli ve yalnız bir erkek ne yapacağını bilemez; horgörülmelerin, aşağılanmaların intikamını alma susuzluğuyla yanarken çevresinde yatıştırıcı en küçük bir ayrıntıyla karşılaşamaz. Hırsla çekiştirerek çıkardığı elbiselerinden alır intikamını. Apokalipsin Dört Atlısı, dünyanın en kötü giyinen erkekleridir."
160 öğeden 136 ile 150 arasındakiler gösteriliyor.