Ama bu sefer yakalanış tamdır. Çünkü rastladığı, yakalandığı, gönlünü kaptırdığı şimdi, yalnız bir güzel ve kendisine yalnız sevgi nağmeleri yazılabilen bir kadın değildir. Üstün bir değerdir. Tanrı'nın en güzel lütfuyla bezenmiş, mutlu bir sanatkârdır. Vaat eden, geleceği olan bir sanatkar Ayhan Aydan... Beklenmeyen bir olayın, bir ihtilalin, su yüzüne ve bir yüksek mahkeme karşısına çıkardığı bu bağlılığın hikâyesine, biz de burada kendimizce değinebiliriz:
Bütün işaretler onu göstermiştir ki, Ayhan Aydan, Adnan Menderes'in, sözün gerçek manasıyla, ilk ve son bağlılığıdır. Gerçi bu da, Menderes'in o değişmez, o kendisinin dahi hükmedemediği çelişmeli ruh yapısının kanunlarına uymuştur. Yani bu sevgi de bir gün, Menderes'in mizacının, hercai esintileri içinde bitecektir. Ama, bu gafletin bedelini, bu büyük dikkatsizliğinin istirabını Menderes, son nefesine kadar çekecek, hatta yüksek mahkeme önünde,
"Evet, beni affetmedi!"
diye yakınacaktır.
Doğru! Çünkü Ayhan Aydan, sadece kadın değildi. Seven kadındı. Sevmesini ve sevgisine saygı beklemesini bilen kadındı. O sevebilir, ama sevgisine bir gün bir saygısızlığı, affetmezdi. Onun için bu seven kadının kaybı, Menderes için acı oldu.