İnsanın kendisini gerçekte olduğu gibi görmesi acı verici bir şeydir. Kendisini gerçeğin gözüyle gören bir insanın uzun süre bu görüşle yaşayabilmesi ise imkânsızdır.
Hala rüzgar ortalığı kasıp kavurmaktaydı.Böylesine korkunç bir rüzgarı daha evvel hiç görmediğinden hızını kestirmekte güçlük çekiyordu.Fakat bildiği tek şey vardı ki o da rüzgarın her an gittikçe sertleşmesiydi. Çok geçmeden ağaçlardan biri rüzgarın etkisiyle sert bir şekilde sarsıldı.Üstündeki insanlar teker teker yere döküldüler.Hemen peşinden büyük bir dalga insanları önüne katarak silip süpürdü.
Uygar kişi, hep, kendi ördüğü ağlara yakalanan insandır; ancak da yakalandığını farkettiği anlarda uygardır. Çok uzun sürmez ama bu bilinç — dolayısıyla da uygarlık — anları: yeni bir ağ, yeni bir yakalanış...
Babam Ağustos 1916 - Nisan 1917 tarihleri arasında Havran’da tabur merkezinde görevliydi; Dera, Aclun ve Busr-ı Eski Şam kazalarının asayiş ve inzibatından sorumluydu. Anlattığına göre, bu görevle Dera’da bulunduğu sırada jandarma karakolunun penceresinden dışarı bakarken, bir Bedevi’nin karakolu ve çevresini tetkik ettiğini görmüştü. Şüphelenerek