Dikkat! Spoiler içerir.
Yalnızlık nedir? Bunu düşüneduralım ben de sayfa 129 da geçen şu alıntıyı yazayım:
"O hep yanımdadır.
Kimseye görünmeden bana hep eşlik eder.
Yanımdan hiç ayrılmaz.
Yürürken yanımdadır, koşarken yanımdadır, ben durunca o da durur.
Bir kötü özelliği var ne yazık ki,
Gölgem konuşamıyor."
Soruya gelirsek aklımıza
Oysa senin kitapların bencil. Yalnızlık dolu. Kimileri okumadan yırtılıyorlar. Yalnızca kitaplara ilgi duyan birinin kimseye ihtiyacı olmaz, bu da beni ürkütüyor.
İnsanoğlu yalnız olmayı sevmez. Çiçeğin açmak için nasıl güneşe ihtiyacı varsa insanın da gelişmek için başka insanların sıcaklığına ihtiyacı var. Yalnızlık insana zor gelir, yalnız kalan insanın canı sıkılır.
Toplu konutların mimarlarının kesinlikle uymak zorunda olduğu bir talimat vardır: İç duvarlar çok ses geçirmez olmamalıdır. Hiçbir sesin duyulmadığı apartman dairelerinde oturanlar sık sık endişeye kapılırlar. Kendilerini çok yalnız hissederler ve bu ruh
hali sağlıkları için hiç iyi olmaz. Başkalarının sesleri, fakirlerin ortam müziğidir.
Albert Camus'un henüz 22 yaşındayken yazdığı bu eseri yazar her ne kadar kendinin çok övülmemesi gerektiğini söylese de bence 22 yaşındaki bir bireyin hayatı bu şekilde analiz edebilmesi ciddi farkındalık gerektirir.
Camus felsefesini daha iyi anlayabilmek için okuduğum bu kitabı her ne kadar kısa olsa da aslında yazarın felsefesinin kısaca
”Bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret falan değil. İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile. Sadece yalnızlık ihtiyacı.”