Oğuz Atay Öykü Ödülü, Sait Faik Hikâye Armağanı gibi ödülleri kazanan Ahmet Büke, öykücülüğü ile öne çıkan bir yazar.
Öykülerini çok sevdiğim, sanırım tek bir kitabı dışında tüm kitaplarını ( genç yetişkin kitapları dahil) okuduğum benim için ayrıca özel bir yazar.
Deli İbram Divanı, Ahmet Büke'nin ilk romanı.Aslında öykü olarak kurgulamış Ahmet Büke başlangıçta, ancak öykü romana evrilmiş.
Biz onu öykücü olarak görsek de Ahmet Büke: "Kendimi öykücü ya da roman yazarı olarak görmüyorum.Ben aslen hikâye anlatıcısıyım.Yani dedemin, ninemin, babamın sözle yaptığını ben onların daha moderni olarak edebiyatla yapıyorum." demiş bir söyleşisinde.
Deli İbram Divanı, Köstence'de başlıyor.Demokrat Parti'nin ilk kuruluş yılları.Yoksulluk can yakıcı düzeyde.Anakarakterlerden Osman'ın askerde olduğunu görüyoruz yine, daha romanın başında.
Tüm taşlar roman sonunda yerlerine oturuyor.
Ahmet Büke, kitabı yazabilmek için, denizciliğe soyunmuş âdeta.Araştırmış, dalgıçlık öğrenmiş.
Ahmet Büke, hikâyelerinden çok farklı bir dil kurmuş Deli İbram Divanı'nda.Doğayla, tarihle, efsanelerle beslenen çağdaş bir masal yaratmış.Adaletsizliğe, eşitsizliğe karşı duran, yeni bir İnce Memed efsanesi yaratmış, rollerin Deli İbram, Osman, Yusuf Reis hatta Demirci Asım ve Osman'ın babası Balıkçı arasında dağıldığı.
Türk edebiyatı klasikleri arasına girebilecek bir kitap Deli İbram Divanı.Tavsiyem ilk baskısını alıp, koyun kitaplığınıza.