“... kaldık mı ötekinin insafına! Bildiğim sadece Milisler
Genel Yönetimi’yle bir ilgisi olduğu. Kalkıp hadi oraya düşüyoruz
ki, bütün subaylar oturmuş yemek yiyor. Bir tamdık
buluyoruz, durumu anlatıyorum ona. “İyi,” diyor, “saat
dörde doğru gel, papazını al.” Eh, içim rahatlıyor ne de olsa
biraz, daha dünya kadar da yapılacak işim var, cephane için
kırk kişiye yüzsuyu dökeceğim. Bir koşu onları yaparak saat
dörtte dönüyorum, arkadaş orada. “Vallahi,” diyor, “sen
ilk geldiğinde papaz orada yanımdaydı, önce bir konuşayım
da demiştim, iyi etmişim. Gelmeyecek gibi, yan çiziyor,
korkuyor galiba.”